Bulunduğunuz Kategori: 2010

5
Ağu

“İyi günde kötü günde..”

Yönetmenliğini Dermont Mulroney’in üstlendiği, Kellan Lutz, Mandy Moore Jessica Szohr, Jane Seymour, James Brolin’in başrollerini paylaşıtğı 2010 yapımı komedi-romantik film türüdür.

Evlilik danışmanlığı yapan Ava’nın hayatı, süpriz bir şekilde babası ve annesinin boşanmasıyla birlikte alt üst olur. Bu durum hiç beklemediği bir anda gerçekleştirmiştir. Çünkü kendi düğünün üzerinden az bir zaman geçmişken; anne-babasının evliliklerinin 30.yılında bitmiştir. 30.yıl nedeniyle bir kokteyl-davet vermek üzere yaşanan bu olaylar tüm planları mahvedecektir. Ancak durum karışık olsada Ava düşüncesinden engel tanımıyacaktır. Bir şekilde bu evliliği kurtarma çabasına girecektir. Ava’nın çabaları başarılı sonuçlanacak mı ? yoksa bu durumu kurtarma derdindeyken kendi evliliği ve iş kariyeri tehlike altında mı kalacaktır ? İyi seyirler…

20
Haz

“Sabahın tadını çıkar.”

Televizyondaki sabah kuşağı programlarının komik yanını ve işlevsiz yönlerinin yansıtan filmin başrollerinde Rachel McAdams, Harrison Ford, Diane Keaton, Patrick Wilson ve Jeff Goldblum yer almaktadır.

Çok çalışkan hatta işi hayatı olan Becky Fuller yıllardır çalıştığı yerel haber kanalından kovulunca, kariyeri de aşk hayatı gibi çıkmaza girer. Bir çok televizyon kanalına başvurur ama ümitsizliğe kapıldı anda ulusal bir kanalda yıllardır yayında olan “Gün Doğarken” programının yapımcısı olarak işe başlar.

Fakat ortada büyük bir sorun vardır. Gün Doğarken programının reytingleri çok düşüktür ve kanal müdürüne programın reytinglerini artıracağına inandırmıştır. Ama maalesef her şey git gide daha kötüye gitmektedir. Programın izleyici kitlesini artırmak için, efsanevi televizyon sunucusu Mike’ı (Adam Bennett’ın değimiyle “Dünyanın 3. Kötü İnsanı”) programına katarak izleyicisini artırmayı düşünür.

12
Haz

Aron Ralston’ın Hayatta Kalma Mücadelesi – 127 Saat

Filmin ismini çok sık duymuştum fakat yeni izleme fırsatım oldu. Doğruyu söylemek gerekirse filmden beklentim bu kadar yüksek değildi ama beni yanılttı..

Filmin konusuna gelecek olursak eğer, 1975 doğumlu Aron Ralston isminde bir dağcının yaşam mücadelesini anlatmaktadır. Hayatının büyük bir kısmını kanyonlarda dolaşarak, dağlara tırmanarak, kayak yaparak geçirmekte olan ve bundan keyif alan birisi. Nisan ayının sonlarına doğru Utah’ın Blue John Kanyon’unu gezmeye -kendi değimiyle “parkta gezi”- gider. Fakat bu sefer diğer gittiği yerlerden farklı olarak kimseye haber vermeden, nereye gittiğini ailesine, arkadaşlarına bile söylemeden sessizce çekip gider.

Blue John Kanyon’una giderken yolda iki kadın ile tanışır ve kaybolduklarını öğrenir kendisini rehber olarak tanıtarak onları gidebileceği yere kadar götürür. Birkaç saat orada beraber eğlendikten sonra ayrılırlar ve Aron Blue John Kanyonu’na doğru yola çıkar.

1
Haz

“Bana nefes alan birşeyi sevme hakkı vermediler, ben de İncir Reçeli’ni sevdim.”

Geçimini televizyon kanallarına skeç yazarak sağlayan Metin’in en büyük hayallerinden biri, yazdığı senaryoların beğenilip film çekilmesidir. Yazmış olduğu senaryolar hep yapımcılar tarafından geri çevriliyor. En son bir yapımcıyla “Bir umut sevilir senaryom da film çekilir” düşüncesiyle görüşmeye gidiyor fakat maalesef yine aynı muamele ile karşılaşıyor. Umudunu kaybeden Metin o akşam her zaman gittiği bara giderek biraz kafa dağıtıyor. Asıl hikâyemiz burada başlıyor aslında. Bardan çıkarken tüm parasını içkiye veren ve kör kütük sarhoş olan Duygu ile tanışır. Duygu’nun eve gidecek hali olmadığı için Metin pek istemese de onu bir gecelik evinde misafir eder. Ama uyandığında ise Duygu bir not yazarak evden çoktan çıkmıştır.

Duygu artık çok sık Metin’in evini ziyaret eder ve ansızın sabahleyin çekip gidiyor fakat her gidişinde sağa sola not bırakıyordu. Metin onun varlığına alışmış, hakkında hiçbir şey bilmemesine rağmen ona âşık olmaya başlamıştır. Ama ansızın çekip gitmesinin sebebini anlayamamış ona karşı kızgınlık ve ön yargılı davranmaya başlıyor.

18
May

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları Bölüm 1

J.K. Rowling’in bir cafe köşesinde sıkıntısından yazmaya başladığı Harry Potter, 7 kitaplık serisinin beyazperdeye uyarlanmasıyla seyirciye seyri yüksek fantastik bir dünya sunmuştu.

Şimdi ise bu 7 serilik dünyanın son bölümüne yaklaştık. Yönetmen koltuğunda yer alan David Yates, son kitabın uzunluğundan olacak ki filmi 2 parçaya bölmüş. Aslında bu serinin de dert yandığı bir noktaydı, kitaptaki olayların filme sığdırılamaması. Yates’te bunun farkına varıp olayları kırpmadan 2 parça halinde sinemaya taşımayı istemiş.

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları diğer bölümlerden farklı olarak Hogwarts’ı mesken tutmuyor. 6. kitap Melez Prens’te, Snape’in Dumbledore’u öldürmesinin ardından hogwarts Voldemort’un eline geçer.

© Copyright 2010-2014 Sinemayı Bloglamaya Hazır mısınız?. Tasarım: — Dream Theme.

Üye Girişi Valid XHTML 1.0 Transitional I Love You Wordpress