Bulunduğunuz Kategori: Aksiyon
“Belki Amerika’da öyledir, İrlandalı!” - Captain Phillips
İngiliz asıllı yönetmen Paul Greengrass’in, Hollywood yapımı filmlerinden sonuncusu diyebiliriz. Bloody Sunday’den sonra çok daha naif kalmış; gerçeğe dayanan hikayesi ile aslında ince bir sistem eleştirisi de yapmaya çalışmış fakat para Amerika’dan da gelince, çok da sivrilememiş mesajları ile aksiyonu daha doğrusu gerilimi bol bir film çıkmış ortaya.
Kaptanımız Richard Philips ( Tom Hanks), MV Maersk Alabama adlı Amerikan kargo gemisi ile yola çıkmıştır. Somali açıklarından geçerken, korsanlar tarafından ele geçirilmek istenen gemisini kendi yönetmeleri ve kıvrak zekası ile kurtarmaya çalışırken, işler biraz sarpa sarar. Muhteşem Amerikan donanması tarafından kurtarılmayı beklerkenki süreçte, korsanların lideri Muse ile aralarında bir empati savaşı, bir psikolojik süreç yaşanmaya başlayacaktır.
Ben izlerken Somaliler tarafından kaçırılan bir Amerikan gemisi yerine, Amerikalılar tarafından zaptedilmiş Somalili korsanlar hatta Somalili balıkçılar gördüm esasında. Yönetmenimiz de azıcık ucundan bir Amerikan eleştirisi yapmaya çalışsa da maalesef genelinde bir Amerikan destanı anlatmaktan geri kalamamış.
“İyi bir komplo kesinlikle ispatlanamaz. İspatlanırsa hata yapmışlardır.” - Komplo Teorisi
Televizyonda en çok gösterilen film olarak sıkça adından söz ettiriyor “Komplo Teorisi“. Birçok kez rastlamama rağmen, televizyondan film seyretmeyi sevmediğim için hep es geçmiştim. Geçen gün Mel Gibson’un oynadığı filmlere baktığım zaman rastlamıştım ve seyredilecekler arasına eklemiştim. Yıl 1997.. Mel Gibson’un oyunculuğu gene kendine hayran bıraktırıyor. Hatta şunu söylemek sanırım yanlış olmaz filmi güzelleştiren senaryodan çok, oyuncuların performansı olsa gerek. Özellikle Mel Gibson ve Julie Roberts birbirini ne güzel tamamlamışlar.
Jerry, kendi kafasında oluşturduğu komplo teorileri olan bir taksicidir. O teorilerini müşterilerine anlattığı zaman çoğu zaman deli muamelesi görüyor. Gerçi pekte normal sayılmaz fakat anlattığı şeylerin ilerleyen günlerde doğru olduğunu görünce insan şaşırmıyor değil. :)) Gördüğü, şahit olduğu her şeyden şüphelenen birisinin evi nasıldır sizce?
“Bazen hatırlamamanın daha kolay olduğunu düşünüyorum.” - Danny The Dog
Filmi ilk gördüğümde başrolünde Jet Li varsa eğer sadece bir dövüş filminden ibarettir diye düşündüm. Fakat izledikten sonra ne kadar yanıldığımı anladım ki Jet Li‘nin oyunculuğuna da hayran kaldım. Bu kadarını beklemiyordum. :) Jet Li ve Morgan Freeman‘ın enfes oyunculuğu ile ortaya harika bir film çıkmış. Jet Li filmlerini sevmiyorum diyen arkadaşlar mutlaka olacaktır. Onlara tavsiyem Morgan Freeman için filme bir şans vermeleri olacaktır. :)
Çok küçük yaşta annesinin ölümü ile Bart’ın yanına yerleşen Danny, ölüm makinesi olarak eğitilmiştir. Abartı bir tanım olarak gözüksede filmi izlediğinizde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Beyninde sadece 2 tanım yüklüdür. Öldürmek ve dövüşmek. Bart, Danny üzerinden para kazanmaya başlamıştır ve yasa dışı dövüşlere katılmışlardır. Danny’in boynunda bulunan tasma çıkarıldığı zaman önünde bulunan herkesi öldürmeye başlar. Kendisi köpek gibi bir yaşam sürüyor demek yanlış olmaz çünkü Bart ve adamları bu güzel dünyanın keyfini sürerken Danny bir odada zincirlenmiş şekilde hayatını devam ettiriyor.
“Dünyada iki tür hırsız vardır: Yaşamlarını zenginleştirmek için çalanlar ve yaşamlarını anlamlandırmak için çalanlar.”
Uzun zamandır izlemek istediğim fakat hep unuttuğum bir filmdi sonunda seyredebildim.. :)) Başrollerinde Jason Statham, Edward Norton, Mark Wahlberg gibi usta isimler yer alıyor. Aslında aksiyon filmlerinin aranan isimleri desek sanırım yanlış olmaz. :))
Filmin başında hiç uzatmadan direk ana konuya geçiş yapıyorlar. Ekibimiz toplanarak son soygunlarını yaparak kendi hayatlarına devam edeceklerdir. 35 milyon dolarlık altını tek bir silah kullanmadan çalmak mümkün mü? Soygun için kusursuz bir plan yapılır fakat sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Yapılan tek bir hatada tüm plan suya düşecektir hiç şüphesiz. Dikkatli bir şekilde plana sadık kalarak kusursuz bir şekilde soygun gerçekleşiyor ve 35 milyon dolarlık altını aralarında paylaşarak herkes rahat bir yaşam yaşayacaktır sonunda. Ama bu kadar çok para bazılarının aklını karıştırmak için yeterli bir sebep sanırım..
“Kazan ya da kaybet, ringde birisi varsa dövüş bitmemiştir.” - Çelik Yumruklar
Yıl 2020… Teknolojinin gelişmesi ile artık insanlar, mevcut sporlardan keyif alamaz oldular. Bu sporların en başında ise boks yerini alıyor. Teknolojisi ise almış başını giderken bir anda ringleri robotlar doldurmaya başladı. Artık boks daha heyecanlıdır. İnsanlar robotlara yatırımlar yapmaya başladılar. Ses kontrol ile çalışanından, takip özelliğine sabit olan robotlara kadar teknolojinin bir sürü nimetlerinden faydalandılar.
Charlie Kenton, geçmişte çok cesur bir boksördü. Dünyanın 2. en iyi boksörüne bile 12 round boyunca direnmiştir. Ringlerden indikten sonra diğer sporcular gibi o da robot boksuna yatırım yapmaya başlamıştır. Fakat pekte başarılı olamadı aslında. Bu işe çok para yatırmasına rağmen dövüşlerde düşüncesiz hareketlerinden dolayı robotları hep parçalatmıştır. Fazla cesur olmakta çok iyi değilmiş. :))