Bulunduğunuz Kategori: Gerilim

23
Ağu

ÖZLEDİĞİMİZ TARZDA BİR FELAKET FİLMİ: ”INTO THE STORM”

Doğa ananın insanı sınadığı felaket filmleri genellikle orta yolu bulmamakla birlikte ya vezir olur ve bu tarz filmlerin müptelalarını tatmin eder veya rezil olarak yıllarca dalga geçilebilecek, ciddiyetsiz bir sunum çıkarırlar ortaya.

Bu yüzden bu alanda kaliteli bir film her zaman karşımıza çıkmıyor. Nitekim bu sinemanın son 10-15 yılını düşünürsek nice trajikomik örnekler, harcanmış senaryolar, sırtını sadece görsel efektlere dayayan yapımlar gördük, geçirdik. (Yaklaşık 5 yıl önceki Emmerich’in 2012’sini hatırlatsam mesela)

Önceki yıllardan da tecrübe edindiğimiz üzere sadece elinizde sağlam bir hikayenizin veya güçlü görsel ekibinizin olması bir felaket filminin ”iyi” olarak tanımlanabilmesi için yetmiyor. Etkili bir sunum için tüm bu unsurların ve fazlasının bir dengeye oturtulması gerekiyor.

18
Tem

VİZYON GÜNLÜĞÜ: ”THE PURGE: ANARCHY”

Geçtiğimiz yıl vizyona giren The Purge; geleceğin distopik Amerikasında, yılda bir gün boyunca tüm suçların ortadan kalktığı, sokakların tekinsiz bir ortama dönüştüğü zaman dilimini korunaklı evlerinde güvende olduklarını düşünen bir ailenin gözünden anlatıyordu.

14
Tem

”Ve onlar kendi saflarını yüceltmek için yeryüzüne indiler” Borgman

Bu haftanın kara mizaha da göndermeler sunan gerilim filmi olarak tanımlayabileceğimiz ”Borgman” ülkemizde ”Bela” adıyla vizyona girdi.

2013 yılında oldukça uzun bir aradan sonra Cannes Film Festivali’nde temsil edilen ilk Hollanda yapımı olan ve ülkesinin Oscar aday adayı da olan film, Hollanda sinemasının tanınmış isimlerinden Alex Van Warmerdam’ın 8. uzun metraj filmi olarak karşımıza çıkıyor.

29
May

“Anılarla ilgili komik olan şey, tam olarak güvenilemez olmasıdır. Ama yine de, sonunda elimizdeki tek gerçek odur..” - Mindscape

Sanırım “Başlangıç” filminden sonra bu denli başarılı bir psikolojik gerilim filmi izlememiştim. Tabii bu filmlerin en büyük özellikleri ise finalleri ile şaşırtıp uzun süre düşünmenizi sağlaması. Kaçırdığımız bir sahne sonucunda “Nasıl ya? Nasıl oldu bu?” gibi sorularla karşı karşıya da kalmamıza neden olabiliyor ne yazık ki..

Mindscape.. Anıların dedektifi.. Filmi seyrederken keşke gerçekten böyle bir kurum olsa diye düşünmenizi de sağlıyorlar. :) John, eşini kaybettikten sonra tüm kontrolünü kaybetti ve yaptığı iş kendisine zarar vermeye başlamıştır. Bu nedenle anı dedektifliğine bir süre ara vermiş ama elindeki tüm para bitince de Mindscape görevine geri dönmek zorundadır. Başlarda çok basit bir olaymış gibi görünsede yeni işi aslında bugüne kadar ki görevlerinden biraz daha karmaşıktır. Kendisinden istenen tek şey, yemek yemeyen 16 yaşındaki Anna’nın tekrar yemek yemesini sağlamak.

18
Oca

”Bir kurban yaratmak çok kolaydır genç bayan.” The Martrys

İzlediğim en enteresan filmlerdendi diyebilirim… Öyle ki bana göre üç kısımdan oluşan bu filmi anlatmak gerçekten çok zor. Bir Fransız filmine yakışır üslubuyla farklı bir akışı var denilebilir. 1970’ler… Lucia adlı 15 genç bir kız, birtakım işkencelere maruz kalmış ve her nasılsa kurtulmayı başarmıştır. Rehabilite merkezinde tanıştığı Anna, artık Lucie’nin her şeyidir ve bu iki arkadaş birbirlerine tutkuyla bağlanır. Bu ilişki Anna’nın da hayatının gidişhatını etkileyecektir… Yıllar sonra, standart ve mutlu bir ailenin kapısı, bir Pazar sabahı bir kabusa açılacaktır ve izleyici de bu süreçte şimdi-geçmiş ve gelecek arasındaki bağı kuracaktır. Filmin senaristi ve yönetmeni olan Pascal Laugier ‘Ben bile kendi filmimden nefret ettim.’ demiş, gerisini siz düşünün artık…

© Copyright 2010-2016 Sinemayı Bloglamaya Hazır mısınız?. Tasarım: — Dream Theme.

Üye Girişi Valid XHTML 1.0 Transitional I Love You Wordpress