Bulunduğunuz Kategori: Polisiye
“En iyisini iste, en kötüsüne hazır ol.” - Prisoners
Denis Villeneuve, 2011 yılında İçimdeki Yangın filmi ile isminden baya bir söz ettirmiş bir yönetmendir. Her ne kadar izlemek istediğim fakat sürekli unuttuğum bir film olsa da.. Hakkında bugüne kadar olumsuz bir yorum okumadım. Bu yazıyı yayınladıktan hemen sonra bu filmi seyredeyim bari yoksa gene unutacağım. :))
Bugüne kadar seyrettiğim filmlerin yönetmen kısmına çok nadir dikkat ederim. Bu da o nadir filmlerden bir tanesi oldu benim için. :) İzlerken senaryosunda çok fazla eksik ya da hata bulsam da.. Yönetmen ve oyuncuların (Hugh Jackman , Jake Gyllenhaal, Terrence Howard) performansı sayesinde bu yılın en iyi filmleri arasında yerini alabilecek bir film ortaya çıkmış doğrusu.
İki komşu şükran günü sebebi bir araya gelmiş ve keyifli bir gün geçirirken bir anda hayatları altüst olmuştur. 2 küçük kız esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştur. Olayın polise bildirilmesinden sonra bu dosyaya atanan dedektif (Jake Gyllenhaal) kızları bulmak için elinden geleni yapsada ne yazık ki bir sonuç alamamaktadır.
Ellerinden alırsın ve onlara neye sahip olduklarını gösterirsin. - Following
Christopher Nolan… Filmlerinde sizi öyle bir etkisi altına alıyor ki kolay kolay sahneleri unutmuyor ve bazı şaşırtmalı final sahnelerinde ise “Acaba ne oldu?” diye beyin fırtınası yapmaya başlıyorsunuz. Bugüne kadar bir çok filmini seyrettim ve geçen gün film listesine baktığım zaman 1998 yapımı Takip filmine rastladım.
Konusuna falan hiç bakmadan seyretmeye başladım. Sonuçta yönetmen ve senarist Christopher Nolan.. Hangi filmi kötü olabilir ki?? :)) Konuya geçmeden önce filmi izledikten sonra biraz araştırma yaptım ve biraz bilgi vereyim size. C. Nolan’ın ilk uzun metrajlı filmidir. Ellerinde çok fazla bütçe olmadığı için Nolan tasarruf yaparak tanınmış oyuncular yerine eş, dost ve akrabalarını oynatmış filmde. İzlediğiniz zaman oyuncuların performanslarından çok kurgusu sizi filme çekiyor. Açıkçası böyle bir film beklemiyordum ben. Sonuçta ilk filmi eksiklerle doludur diye düşünüyordum ama Nolan’ın zekası filmi kurtarmış. :))
“Hangisi daha kötü olurdu; bir canavar olarak yaşamak mı, yoksa bir insan olarak ölmek mi? ” - Zindan Adası
Teddy Daniels, yakışıklı, karizmatik, oldukça zeki bir polistir. Arkadaşıyla birlikte inanılmaz karışık olayların döndüğü bir adadaki akıl hastanesine, çocuklarını boğarak öldüren! bir katilin esrarengiz şekilde kayboluşunu araştırmak üzere gelirler. Yalnız değildir yanında arkadaşı Chuck vardır ama nereye kadar?
Bu filmi izlerken hiç sıkılmadım film başladığı anda macera da başlamıştı, daha filmin başında bir gizem hakim oluyor ve filmde neler olacağını merakla beklerken olayların bi anda nasıl sarpa sardığını bizzat filmin içine kendinizi kaptırıp adeta yaşayacaksınız. Ayrıca bir uyarı da yapalım. Filmi seyrederken başka bir şey ile ilgilenmemeniz sizin yaranıza olur. Çünkü film bittikten sonra “Bu da neydi şimdi, ne oldu?” gibi soruların cevabını aramaya başlayabilirsiniz.
“Her birimiz kendi yolumuzda..” - Yeşil Yol
Hayatımın filmi.. Anlatılmaz yaşanır cinsinden. Şu yaşıma kadar onca film izledim ama hiç biri yeşil yolun yerini tutmuyor. Eminim ki ne diğerleri ne de yenileri de tutmayacak. Her insanın ömrümde tutuklu kaldığı bazı olaylar vardır. Yeşil Yol’da benim için o olaylardan birisi. Hele replikleri yok mu? Bu tür filmleri her şeyi anlamaya başladığın yıllarda fark edip izliyorsan, resmen hayatının dönüm noktası haline gelebilir.
“Umut iyi bir şeydir, iyi şeyler asla ölmez.” - Esaretin Bedeli
Umut.. bu yapım için özetlenip söylenebilecek en güzel söz Umut’tur. 1994 senesinde yönetmen Frank Darabont ve yazar Stephen King ustaların önderliğiyle Esaretin Bedeli hayatımıza girdiğinde, eminim ki Umut sözcüğü adına birçok insanın yaşamını olumlu ve ciddi yönde etki eden bir başyapıt oldu kendisi.