Filmin fragmanı çıktığından beri merakla bekliyordum. Ki Karadeniz yöresinde yaşıyorsanız daha fazla heyecanlandırmıştır eminim. :) Fragmanlarda hep Kazım Koyuncu’yu ön planda tuttuklarından dolayı belgesel tarzı bir filmi bekliyorsunuz fakat izledikten sonra ne yazık ki Kazım Koyuncu’yu çok geri planda bıraktıklarını da göreceksiniz. Şahsen ben Kazım Koyuncu’nun konserlerini, onun Trabzonspor’a olan sevdasına dair daha fazla yer verilmesini beklerdim. Hatta bildiğin yalnızca Kazım Koyuncu’yu konu edinen bir film. Bunun ilk girişimi atıldı ve umarım belgesel tadında yeni bir yapım daha seyrederiz. Bu filmde göremediğimiz konuları ele alan bir belgesel fena olmazdı hani..
Neyse filmimize dönelim biz en iyisi.. :)) Yağmur: Kıyamet çocuğu, 3 karakterin hayatına odaklanıyor. Kazım Koyuncu ile başlıyoruz, Trabzonspor’un şampiyon olacağına gönülden inanan Deli Ahmet’in hikayesi ile sonlandırıyoruz filmi. Yanılmıyorsam Devrim Saltoğlu’nun canlandırdığı Deli Ahmet karakteri ile Mehmet Dalman’ın hikayesini gözler önüne serdiler. Yanlışsam eğer lütfen düzeltin. Özellikle Karadenizliyseniz eğer yüreğinize dokunan bir diğer hikaye ise Çernobil faciası ve bizden aldığı hayatlar. Sahi böyle bir faciadan sonra nasıl bir insan (ki kendisi bakan) televizyona çıkıp çay yudumlarken tehlike yok diyebildi. İnsanın düşündükçe hala aklı almıyor, uzun uzun düşündürüyor..
Tabii birde Trabzonspor’da futbol oynayacağı günü merakla bekleyen Şenol’u da unutmamak gerekiyor. Trabzon’da futbol ile ilgilenen gençlerin en büyük arzusudur Trabzonspor’da oynamak. Bunu kimisi başarır kimisi ile yola çıktığı hayallerinin birden yön değiştirmesiyle bunu ne yazık ki başaramaz. Şenol, kariyerinde hızla ilerlemeye başlarken aşık olduğu Elena için zor kararlar alması gerekmektedir. Acaba Elena ve Şenol bu karmaşanın içinden nasıl çıkacak bunun cevabı da filmde. :)
Yazı biraz karışık oldu sanırım, aslında ne yalan söyleyeyim filmde böyleydi. Tam bir şeye odaklanırken hoopp diğer bir hikayeye atlıyoruz ve haliyle dikkati kaybediyoruz. Sahne geçişleri çok aceleye getirilmiş gibi. Birbirinden bağımsız hikayeleri en sonunda birbirine bağlamaları ise güzeldi. Ayrıca o son sahnede çalan Vira grubunun bestesi olan Biz Dar Sokakların’danın yayınlanması şahane bir hareketti. :)
Film ne çok çok iyi, ne de çok çok kötü.. Ama gene de gidin bir görün derim hala vizyondayken.. Yazıyı ise Kazım Koyuncu’nun bir parçası ile sonlandırayım. :) Güzel uyu Şair Ceketli Çocuk..