Bulunduğunuz Kategori: 2014

11
Şub

“Sadece suçlu insanlar kürsüye çıkmayı reddeder.” - The Judge

Baba-oğul ilişkisini ele alan, çeşitli sebeplerden yaşadığı şehri terk edip bir daha geri dönmeyen ailenin en başarısız (ki ilerleyen dönemlerde en iyi yerlere gelen) en haylaz çocuklarını ele alan birçok film yapılmıştır bugüne kadar. Hepsinin ortak bir özelliği aslında koşarak uzaklaştıkları o büyüdüğü mahalleye tekrar geri dönmesi olsa gerek. :) İçerisinde birçok klişe barındırıyor olmasına rağmen izlerken filmden de kopmamamızı sağlıyor bir şekilde. Her neyse birazcıkta filmin konusuna değinelim en iyisi. :)

Hank Palmer, kendince haklı sebeplerden ötürü erken yaşta ailesinin yanından ayrılıp kendisine yeni bir hayat çizmiş, dürüstlükten (doğru bir ifade mi oldu bilemiyorum ama filmi izleyince söylemek istediğimi anlayacaksınızdır.) ziyade parayı seçen bir avukattır. Geçmişine dair bağlantıda kaldığı yalnızca annesidir ve onun ölümüyle de tekrardan geri dönmek zorundadır.

7
Şub

“Bu dünyada yaptığın kötülükler öteki dünyada mutlu olmanı engelleyebilir.” - Hector and the Search for Happiness

Taslakta bekleyen yarım yazılara rağmen önceliği verdim kendisine.. Çok çok iyi bir yapım değildi belki ama, “mutluluk nedir?” sorusuna aranan cevap filmi apayrı yere taşıyor. Çoğu sahnede ise sahi ben mutlu muyum acaba? Ya da üzüldüğüm şeylere değer mi? soruları ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Güzeldi, sıcacık filmdi. İzleyin işte yahu! :) Neyse neyse biz bir konuya göz atalım öyle izleriz diyorsanız buyrun sizi bir alt satıra alalım..

Hem iş hem de özel hayatında oldukça düzenli olan Hector, her gün onlarca kişinin dertlerini dinlemekte onları bir şekilde rahatlamaya, mutluluğu bulmalarında yardımcı olmaktadır. Kısacası psikiyatr diyebiliriz kendisine işte. :))

31
Ara

“Farklı hayatlar, ortak kader, tek öykü..” - Yağmur: Kıyamet Çiçeği

Filmin fragmanı çıktığından beri merakla bekliyordum. Ki Karadeniz yöresinde yaşıyorsanız daha fazla heyecanlandırmıştır eminim. :) Fragmanlarda hep Kazım Koyuncu’yu ön planda tuttuklarından dolayı belgesel tarzı bir filmi bekliyorsunuz fakat izledikten sonra ne yazık ki Kazım Koyuncu’yu çok geri planda bıraktıklarını da göreceksiniz. Şahsen ben Kazım Koyuncu’nun konserlerini, onun Trabzonspor’a olan sevdasına dair daha fazla yer verilmesini beklerdim. Hatta bildiğin yalnızca Kazım Koyuncu’yu konu edinen bir film. Bunun ilk girişimi atıldı ve umarım belgesel tadında yeni bir yapım daha seyrederiz. Bu filmde göremediğimiz konuları ele alan bir belgesel fena olmazdı hani..

Neyse filmimize dönelim biz en iyisi.. :)) Yağmur: Kıyamet çocuğu, 3 karakterin hayatına odaklanıyor. Kazım Koyuncu ile başlıyoruz, Trabzonspor’un şampiyon olacağına gönülden inanan Deli Ahmet’in hikayesi ile sonlandırıyoruz filmi.

19
Ara

The Hobbit: The Battle of The Five Armies

Bugün vizyona girmesiyle birlikte Hobbit’e de veda ettik. Tek kitap olmasına karşın 3’leme olarak çekilen filmin son bölümü de bugün Türkiye’de vizyona girdi. Film Smaug’un Yalnız Dağdan çıkıp Esgaroth’a saldırmasıyla başlıyor. Sonrasında Thorin’in delirmesi ve büyük savaşa tanık oluyoruz.

Film Yüzüklerin Efendisi serisinden sonra istenen başarı ve beğeniyi toplayabilmiş değil fakat yine de güzel bitiriş olmuş. Çekimler, görsellik, sountracklar Yüzüklerin Efendisini andırsa da aynı tadı vermedi. Ayrıca diğer filmlere nazaran daha kısaydı. Kitabın aksine filmde daha fazla olay vardı.

10
Kas

KISA KISA: HAFTANIN VİZYON FİLMLERİ

1) DENİZ SEVİYESİ

İlk kez 33. İstanbul Film Festivali’nin ulusal yarışma bölümünde izleyici karşısına çıkan ve Altın Koza film festivali’nde “En İyi Yönetmen”, “En İyi Kadın Oyuncu”, “En İyi Erkek Oyuncu”, “En İyi Müzik”, “En İyi Görüntü Yönetmeni”, “En İyi Kurgu ödüllerini toplayarak büyük ses getiren Deniz Seviyesi Başka Sinema kapsamında vizyonda izleyiciyle buluştu.

© Copyright 2010-2015 Sinemayı Bloglamaya Hazır mısınız?. Tasarım: — Dream Theme.

Üye Girişi Valid XHTML 1.0 Transitional I Love You Wordpress