Monthly Archives: Mart 2013
9. Yıldız Kısa Film Festivali Başlıyor..
Yıldız Kısa Film Festivali başlıyor! Yola çıktığı ilk günden bu yana sinemaseverlerin ilgisiyle büyüyen Türkiye’nin ilk ve bağımsız öğrenci organizasyonu Yıldız Kısa Film Festivali dokuzuncu kez sinemaseverlerle buluşuyor. Y.T.Ü. Sinema Kulübü tarafından düzenlenen, jüriliğini sinema sektörünün özgün ve seçkin isimlerinin oluşturduğu festivalin son katılım tarihi 29 Nisan 2013.
13 Mayıs tarihinde açılış etkinlikleriyle başlayacak olan festival hafta boyunca yapılacak gösterimlerle devam edecek, 17 Mayıs akşamı gerçekleşecek olan ödül töreni ve kokteyl ile son bulacaktır. Hafta boyunca yapılacak olan gösterimlerin yanı sıra; panel, söyleşi ve atölyelerle katılımcılara keyifli anlar sunmayı amaçlayan festival herkese açıktır. Etkinlik mekânı Y.T.Ü. Davutpaşa ve Beşiktaş kampüsleridir.
KISA FİLM YARIŞMASI
Festival Kapsamında düzenlenecek yarışma bölümüne ulusal çapta tüm öğrenciler katılabileceklerdir. Yarışmaya katılan filmler, YTÜ Sinema Kulübü danışmanı Uğur KUTAY başkanlığında, YTÜ Sinema Kulübü Festival Ekibinden oluşan ön jüri tarafından değerlendirilecektir. Ön jüri değerlendirmesinden geçen filmler arasından kurmaca, canlandırma ve deneysel dallarda ilk üçe giren filmler esas jüri tarafından belirlenecektir. Esas jürinin belirlediği her dalda en iyi üç film ve özel ödül olmak üzere toplam on film gala gecesinde ödüllendirilecektir.
“Kalbim bana hep, insanların doğuştan iyi olduklarını söylemiştir. Tecrübelerim ise aksini iddia eder.” - Kanlı Elmas
Leonardo DiCaprio‘nun oyunculuğunu çok beğensemde bu filmi hep ertelemiştim.. Geçen gün izleyeceğim filmler listesine 3. sıraya eklemiştim ve geçte olsa seyredebildim filmi. Bugüne kadar izlediğim her filmi, en iyiler listemin en üst sıralarında yerlerini almışlardı ve bir filmi daha bu listeye eklenmiş oldu. :))
Bu tarz filmleri izledikten sonra insan bir süre düşüncelere dalıyor ve nasıl bir dünyada yaşadığını ister istemez sorgulamaya başlıyor. Afrika’da, halkın yaşadıklarını beyaz perdeye çok başarılı bir şekilde yansıtmışlar. Sömürülen bir ülkenin, kendi halkı ile birlik olup bunun için savaş mı gerekirken, sömürgeci ülkelerin bazı grupları desteklemesiyle ülkede iç savaş çıkar ve kendi aralarında bir savaşa girerler. Ülkenin tek kaynağı topraklarından çıkan elmastır. Sözde özgürlüklerini kazanmak isteyen kişiler, birlik olarak küçücük çocuklara uyuşturucu verip beyinlerini de yıkadıktan sonra ellerine birer silah verir. Yaşlı, genç, kadın, erkek ve çocuk demeden insanları öldürmeye başlarlar.
“Kaderimiz içimizde yaşar. Sadece bunu görecek kadar cesur olmanız gerekir.” - Brave
Birkaç haftadır kendisinden sıkça söz ettiren animasyonu sonunda izleyebildim. Bu güne kadar izlediğim ve beğenmediğim animasyon filmi yok sanırım. 2013 En iyi animasyon ödülünü alan Brave için hak etti hak etmedi tartışmaları yapılırken merakla filmi seyretmeye başladım. Görselliğin kalitesinden mi nedendir bilinmez ama izlerken sizi baya bir kendine çekiyor ve sıkılmadan keyifli bir hikayeye ortak oluyorsunuz. Ailecek izlenecek bir film arıyorsanız eğer bu film tam size göre normalde yazının son cümlesinde tavsiye yaparım ama bu filmde bir farklılık yapalım. :))
Kendine özgür bir hayat çizmiş, okçuluğu seven ve söz dinlemeyen prenses Merida’nın kuralcı annesi ile başı beladadır. Kraliçe Elinor, devamlı kızına bir prensesin dikkat etmesi gereken kuralları öğretmeye çalışıyor.
“Sakın gerçekten zamanı gelmeden önce öfkene yenik düşme.” - 25. Saat
Edward Norton… Çoğumuz kendisini Dövüş Kulübü’ndeki harika oyunculuğu ile tanıdı. Edward, sanki dayak yemek için yaratılmış bir oyuncu. Psikolojisi çökmüş ve dayak yemekten zevk alan karakter bu kadar mı güzel yansıtılır.
İzlemediğim bir çok filmi vardı ve tek tek hepsini izlemeye niyetlendim. İlk olarak konusu itibari ile ve pek çok öneriyle birlikte 25. Saat filmini izlemeye başladım. Filmle ilgili şöyle bir olay var; bir kısım baş yapıt diye bahsederken bu filmden, diğer bir kısım ise filmden hiçbir şey anlamamış ve zaman kaybı olduğunu söylüyorlar. Sanırım böyle bir düşüncenin oluşmasına başrolde Edward Norton’ın yer alması beklentileri baya bir yükseltmiş olmasından kaynaklanıyor.
Neyse, artık konumuza bir giriş yapalım.. :)) Montgomery Brogan, elindeki tüm her şeyi uzun yıllardır uyuşturucu satıcılığı yaparak kazanmıştır. Güzel bir evi, hayat arkadaşı ve yakın arkadaşları vardır. Yavaş yavaş bu pislikten elini çekmeyi düşünürken yapılan bir ihbarla evi basılıyor ve uyuşturucu bulunuyor. Bundan sonra işte hayatında yeni bir dönem başlıyor 7 yıllık hapis cezası alıyor
“Bence, ‘merhamet’ kelimesini İngilizce sözcüklerden çıkarmak gerek.” - Babam İçin
Konusunu okuduğum zaman, izleyip izlememek arasında kararsız kalmıştım fakat yorumlara göz gezdirdiğim zaman ilgimi çekmeyi başarmıştı. Klasik bir giriş ile; başrollerinde Daniel Day-Lewis, Pete Postlethwaite, Mark Sheppard, Tom Wilkinson ve Emma Thompson gibi usta oyuncular yer alan, kolay kolay hafızalarınızdan silinmeyecek bir film olmuş. Özellikle hapishane sahnelerinde baba ile oğlun arasında geçen diyaloglar oldukça gerçekçi ve etkileyici olmuş.
1970 yıllarında IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu), bağımsızlığını kazanmak için İngiltere karşı eylemler düzenler. Sokağa çıkmanın tehlikeli olduğu dönemlerde, derdi sadece günü kurtarmak olan Gerry birçok kez uyarılmasına rağmen hırsızlık yapmaktan vazgeçmez bir türlü. Bunun onun zararına olduğunu gören ailesi Gerry’i teyzesinin yanına Londra’ya göndermeye karar verirler ve yakın bir zamanda Londra için yola çıkmıştır.