Monthly Archives: Kasım 2012
Bazen kuralları çiğnemek güzeldir. - Step Up 4
Önceki filmlerde ki gibi gene bir grup genç hayatını dansa adamış ve bununla geçimini sağlamak için çalışmalar yapmaktadırlar. Tam herşey bitmişken bir dans yarışması düzenlenir. Diğer yarışmalardan farkı youtube üzerinden düzenleniyor olması. 10 milyon izleyici sayısına ulaşan ilk kanal 100.000$ kazanacaktır. Bu onlar için tek fırsattır ve kendilerini farkettirmek için sokaklara çıkmışlardır.
MOB’un en büyük özelliği ise kurallara meydan okuyarak ilgi çekmeye çalışmaktadır. Kimi zaman trafiği kapatarak danslarını sergilerken, kimi zamanda sanat galerisine sızarak orada dans etmektedirler. Tabii her gösteri için detaylı bir çalışma yapılmaktadır. Herkes yarışmaya bu kadar odaklanmışken hiç beklemeyecekleri bir olay gerçekleşir ve mahallerinin yıkılacağını öğrenirler.
Maske takmadan önce, kim olduğum kimsenin umurunda değildi. - Kara Şövalye Yükseliyor
Batman.. Bugüne kadar hiç çizgi romanını okumadım ve Tim Burton‘un yönetmenliğini yaptığı Batman filmlerini de seyretmedim. Nedense pek ilgimi çekmemişti o zamanlar. Fakat Christopher Nolan‘ın yönetmenliğini yaptığı bir kaç film izledikten sonra diğer filmlerine göz atarken karşılaştım bu seri ile. Kadrosu bir o kadar dolu ki her ne kadar bilim kurgu sevmesemde Morgan Freeman, Christian Bale, Gary Oldman, Liam Neeson ve Michael Caine için bu filmler izlenir düşüncesi ile 2008 yada 2009 yılında seyretmiştim.
Aradan tam 4 yıl geçti ve nihayet yeni film çıktı. Anca bugün izleme fırsatı bulabildim. Bu kez kadroya Kedi Kadın rolü ile Anne Hathaway ve kötü adam Bane’i canlandıran Tom Hardy dahil olmuştur. Filme başlamadan önce süresine bakıyorsunuz 2 saat 45 dakika ama zamanın nasıl geçtiğini anlamadan finali yapmışsınız bile. Bu sürede uzunlukta bir filmi izlerken ara sahnelerde falan sıkılmamak mümkün değil. Ama bu adamlar bunu başarmış.. :)
İster kum tanesi olsun, ister kaya.. İkisi de aynı şekilde batar suya..
Son zamanlarda bir merak sardım bu Kore yapımı filmlere. Bidusun‘un önerisi ile bu akşam Oldboy filmini seyrettim.
Filme nasıl giriş yapacağımı bilemedim.. İzlediğiniz tüm intikam filmlerini unutun bir kere. Senarist sınırları baya bir zorlamış. Sonunda insan tuhaf oluyor ya. Her ne kadar filmde olsa olayları sindiremiyor. Bir insandan da böyle intikam alınmaz ki ama arkadaş ya..
Neyse neyse spoiler vermeden ben konuya geçiş yapayım.. Eşi ve çocuğu ile kendi halinde bir hayat süren Oh Dae-su, bir gün zıvanadan çıkana kadar içmiştir. Bu güzel kafası ile eve giderken, yolda kaçırılıyor ve bir odaya hapsediliyor.
Siz de insanların hayatları ile kumar oynamamalısınız.
Serinin son filmini de izlemiş bulunuyorum. Bu üçlemenin en çok sevdiğim yanı ana kadroyu koruması birde bunlar yetmiyor muş gibi her filmde usta oyuncuları da kadroya davet etmeler. Ocean’s Eleven filminde Julia Roberts, Ocean’s Twelve filminde Bruce Wills kadroya dahil olurken son filmde ise Al Pacino dahil oluyor ekibe.
Ayrıca ana konu itibari ile soygun filmler olmasına rağmen ilk filmde eski eşini geri kazanmak ve onunla birlikte olan Terry Benedict‘i devirmek. İkinci filmde ise başlarına aldıkları beladan kurtulmaları için bir araya geliyorlar.
Son filmimizde ise ön plana bu kez dostluk, arkadaşlık çıkıyor. Willy Bank(Al Pacino), acımasız ve hırslı bir kumarhane sahibidir. Bank, ekip içinde önemli bir yeri olan Reuben Tishkoff’a akıl almaz bir oyun oynayarak elindekileri alır. Reuben buna daha fazla dayanamaz ve hastaneye kaldırılır.