Monthly Archives: Ekim 2012
Her problem gizli bir fırsattır. - Ocean’s Twelve
Merhaba arkadaşlar.. Bir önceki yazımda serinin ilk filmi olan Ocean’s Eleven yorumlamıştım ve 3 filmden oluştuğunu belirtmiştim. Dün serinin ikinci filmi izledim kadrosunda bir eksilme olmaması hoşuma gitti açıkçası nedendir bilmiyorum ama ekibin 2 önemli adamı hariç gerisi değişir diye düşünmüştüm ama ekip tam kadro maceraya devam ediyor ki ayrıca Bruce Wills’te kısa bir rol ile kadroya dahil oluyor.
İlk filmde 160 milyon dolarlık vurgun yapan ekibimizin bu kez başı belada. Las Vegas’ın en güvenli kumarhanelerinin sahibi olan Benedict, kendisinden çalışan 160 milyon doları faizi ile birlikte geri almaya niyetlidir. Fakat şöyle bir sorun var ki kişi başına düşen 17 milyon dolarlık kısmın bir çoğu harcanmış ve elde kalan para çok az bir miktar. Durum böyle olunca ekibimiz yeni bir iş için toplanıp, yeni bir vurgun yapıp parayı denkleştirmeleri gerekiyor yoksa başları çok ciddi bir belaya girecek. Ama hesaba katmadıkları şey ise peşlerinde sadece Benedict değildir.
Kağıtlara bakarak onları değiştiremezsin. Elindekileri hatırla..
Bayramın en güzel yanı sanırım her gün 1, 2 film izleyerek günü bitirmek :) Adını çok kez duyduğum fakat ilk başlarda ilgimi çekmeyen Ocean’s 11 filmini dün seyrettim ki zaten kadroya bakınca yok artık niye bu kadar ertelemişim bu filmi diye düşünmedim değil.
George Clooney, Brad Pitt, Matt Damon, Andy Garcia ve Julia Roberts ile kusursuz soygun planına ortak olmaya hazır mısınız? Danny Ocean, hapishaneden yeni çıkmasına rağmen kafasında kurduğu plan ne kadar zor ve tehlikeli olsa da bunu gerçekleştirmek için elinden gelen her şeyi yapmaya başlar. Las Vegas’ta Terry Benedict’e ait kumarhaneleri soyarak bir ilki gerçekleştirmek istiyor. Fakat Las Vegas gibi bir yerde devlet kurumlarından bile daha iyi korunuyor sanırım kumarhaneler. :D
Bir adamı en çok kovalayan şeyler, emredilmeden yaptıklarıdır.
Yönetmenlik, yapımcılık, oyunculuk birde bunlarda yetmezmiş gibi film müziklerini bestelemek herkesin harcı değil sanırım. Bunu kusursuz şekilde başarabilen tek isim Clint Eastwood. Yaş ilerledikçe sanki daha da bağlanıyor bu sektöre ve oyunculuk performansı da her hangi bir düşüş görmekte mümkün değil. Bugüne kadar oynadığı bir çok filmi izledim ve “En iyi filmler” listemde üst sıralarda yer alıyor çoğu filmi. Bir insan her rolün altından kalkar mı ya? İşte bu adam bunu yapıyor :)
Gran Torino filmini yorumlamak için giriş yaptım ama Clint Eastwood‘un biyografisine doğru geçiş yapıyoruz o yüzden bunu şimdilik burada kesip filme odaklanalım ve biyografisi için geç bile kalmışız en yakın zamanda siteye bunu da ekleyelim. :)
Kore gazisi Walt Kowalski, biraz geri kafalı, modern çağa ayak uyduramamış (ki bu konuda pek istekli de görünmüyor), kendi eski dünyasında sessiz bir şekilde yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Eşini kaybettikten sonra geriye kalan 3 şey vardır onun için. Gran Torino (1972 yapımı otomobili), köpeği Daisy ve dolabından hiç eksik olmayan birası.
İşler en fazla ne kadar karışabilir ki? - Sağ Salim
Bir film düşünün.. Ama öyle bir film düşünün ki son 10 yılın belkide en komik filmi olsun.. Evet “Sağ Salim” filminden bahsediyorum tabi ki :) Tamamen can sıkıntısına izlediğim bir film olsa da, beni o kadar etkiledi ki hala hatırladıkça gülüyorum, yüzümdeki tebessümün sebebidir bu film :)
Kısaca konusundan bahsedeyim sizlere,
Salim, ölümden ve ölülerden fazlasıyla korkan saf bir Anadolu köylüsüdür.. Ekmeğini kamyonuyla taşıyıcılık yaparak çıkaran salim, gördüğü kabusun hemen ertesi gününde muhtarın bir cenazeyi sivasa götürmesini rica etmesiyle filmimiz başlar..
Yarın için yaşayanın, bugün için yaşayan karşısında hiç şansı olmaz.
Çok önceden bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Kore yapımı bir film izlemeye başlamıştım ki hatta filmin ismi “Hırçın Sevgilim” ama ön yargıyla başladığım için bitirememiştim. O günden beri hiç Kore yapımı film seyretmemiştim ki bu filme kadar.. :)
Şunu söylemek istiyorum ki filmde oyuncuların performansları, filmde çalan parçalar, replikler ve senaryo hesaba kattığımız zaman film 10 üzerinden 9 puanı hakkediyor. 1 Puanı kırma sebebim ise o polisler.. Her ekrana geldiğinde sigarası ağzında sağa sola bakıyor sinir etti beni :D Neyse biz çok fazla kopmadan konumuza dönelim..
Bir tarafta annesi uyuşturucu bağımlısı olan ve kendisi ile hiç ilgilenmeyen Somee.. Diğer tarafta ise ailesini kaybettikten sonra her şeyden elini çeken ve kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışan bir adam. İkisinin ortak yönü ise komşu olmaları :)