25
Eki

Bir adamı en çok kovalayan şeyler, emredilmeden yaptıklarıdır.

Yönetmenlik, yapımcılık, oyunculuk birde bunlarda yetmezmiş gibi film müziklerini bestelemek herkesin harcı değil sanırım. Bunu kusursuz şekilde başarabilen tek isim Clint Eastwood. Yaş ilerledikçe sanki daha da bağlanıyor bu sektöre ve oyunculuk performansı da her hangi bir düşüş görmekte mümkün değil. Bugüne kadar oynadığı bir çok filmi izledim ve “En iyi filmler” listemde üst sıralarda yer alıyor çoğu filmi. Bir insan her rolün altından kalkar mı ya? İşte bu adam bunu yapıyor :)

Gran Torino filmini yorumlamak için giriş yaptım ama Clint Eastwood‘un biyografisine doğru geçiş yapıyoruz o yüzden bunu şimdilik burada kesip filme odaklanalım ve biyografisi için geç bile kalmışız en yakın zamanda siteye bunu da ekleyelim. :)

Kore gazisi Walt Kowalski, biraz geri kafalı, modern çağa ayak uyduramamış (ki bu konuda pek istekli de görünmüyor), kendi eski dünyasında sessiz bir şekilde yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Eşini kaybettikten sonra geriye kalan 3 şey vardır onun için. Gran Torino (1972 yapımı otomobili), köpeği Daisy ve dolabından hiç eksik olmayan birası. Çocukları ile hiç bir zaman yakın olmayan kendi dünyasında yaşayan bir baba. Ayrıca pekte yabancıları sevmiyor ama 50 yıldır yaşadığı mahalleye Hmong göçmenleri taşınmış ve orada yaşayan tek Amerikalı kişi kendisidir. Şöyle bir sorun var ki Kowalski, Asya Kökenli insanlardan nefret ediyor ama mahallesini de bırakamıyor. 50 yılını orada geçişmiş sonuçta bir anda anılarını silip atmak mümkün değil.

Mahalleliyi huzursuz eden çeteler rahat durmuyor ve insanların başına bela olmaya başlıyor. Bunların en başında da yan evde oturan Thao. Hmong gençlerinin oluşturduğu çetenin başını kuzeni çekmektedir ve Thao’yu zorla bu çeteye sokmaya çalışmaktadır. Hayata dair her hangi bir planı olmadığından ve devamlı evde vakit geçirmesinden dolayı kolayca kafası karışan Thao çeteye katılmaya karar verir. Ama bir çeteye katılmak için önce ilk sınavı geçmeniz gerekir ve Thao’nun ilk sınavı ise; Kowalski’nin gözü gibi baktığı 1972 model Gran Torino‘sunu garajdan çalmak. Tabi olaylar tabii ki planlandığı gibi gitmeyecek ve Thao eline yüzüne bulaştıracaktır.

Kowalski, biraz fazla ırkçı ve Asya Kökenlilerden nefret etmektedir. Birde Thao arabasını çalmaya kalkışınca daha fazla öfkeleniyor. Ama o ilk başlarda gördüğümüz katı, agresif ihtiyar zaman geçtikçe mahalleliye yardım eden ve herkes tarafından sevilen bir insan oluyor. Sevdiği insanları rahatsız eden gençleri biraz sert şekilde uyarıyor fakat bu uyarıya pek kulak asmıyorlar ve saldırıları artmaya başlıyor. Hem mahallesini, hemde değer verdiği komşularına zarar verdiği için bu çete üyelerinin temizlenmesi gerekiyor. Kowalski, bambaşka bir plan yaparak çete üyelerinin karşısına çıkıyor. (Devamı filmde :D)

Başlarda biraz durağan ilerlesede filmin ilerleyen dakikalarında “Yaşam ve Ölüm” hakkında vermek istediği mesajlar ile sizi biraz daha kendine çekiyor. E birde başrol Clint Eastwood olunca daha bir izlenesi oluyor film. :))




Bunları İncelediniz mi?

UMUT VEREN BİR FİLM: DISCONNECT

Bu yazı ayrıntılı bir film inceleme yazısından çok methiye düzme yazısıdır diyebilirim öncelikle. Disconnect… Üç farklı hikaye, bir mesaj, orijinal bir işleyiş.

BOYHOOD’DAN HABER VAR

Ancak filmi sabırsızlıkla bekleyen Türk sinemaseverler için iyi bir haber değil ne yazık ki…

yesilyol
“Her birimiz kendi yolumuzda..” - Yeşil Yol

Hayatımın filmi.. Anlatılmaz yaşanır cinsinden. Şu yaşıma kadar onca film izledim ama hiç biri yeşil yolun yerini tutmuyor. Eminim ki ne diğerleri ne de yenileri de tutmayacak. Her insanın ömrümde … Devamını oku..

© Copyright 2010-2016 Sinemayı Bloglamaya Hazır mısınız?. Tasarım: — Dream Theme.

Üye Girişi Valid XHTML 1.0 Transitional I Love You Wordpress