Bulunduğunuz Kategori: Macera
“Çocukların sesleri olmadan, dünya ne garip bir yer…” - Children of men
Uzun zamandır bilim kurgu filmi izlemiyordum. Ne izlesem diye düşünürken adına sıkça rastladığım “Children of men (Son Umut) filminde karar kıldım. Film aslında diğer bilimkurgu filmlerinden oldukça farklı. Son Umut, diğer bilimkurgu filmlerinden daha farklı bir şekilde anlatıyor aslında konusunu. Bilimkurgu dediğimiz zaman aklımıza gelen ilk şeyler; robotlar, zıpladığında 10 metre yukarıya atlayabilen adamlar, uçabilen arabalar vs vs. Bu film bunlardan biraz uzakta ve daha gerçekçi bir şekilde işlemiş konusunu. Sanırım bu sebeple bilim kurgu türünde yapılan en iyi filmler arasında yerini almış.
2027 yılında İngiltere’de geçiyor hikayemiz. 18 yıldır kimse hamile kalamıyor ve dünyanın en genç çocuğun 18 yaşında olması ona büyük bir ün getirmiş. Tabii bu şöhret tehlikeyi de arkasından getiriyor. Kendisinden imza isteyen bir kişi ile tartışırken, vurularak öldürülüyor ve dünyada resmen yas ilan ediliyor. Haberleri herkes göz yaşları ile seyrediyor.
“Ben kötü adamım ve bu iyi bir şey. Asla iyi adam olmayacağım ve kötü bir şey değil. Yerinde olmak istediğim başka biri yok.”
Ne zamandır böyle keyifli bir animasyon filmi izlemiyordum. En son izlediğim Brave filmi güzel ve keyifliydi ama bu film bambaşka bir şey olmuş. İzlediğin en iyi animasyon filmler arasında ilk 3 sıraya rahatlıkla yer edindi bile kendine. Bu şekilde düşünmemin nedeni hiç şüphesiz konusu olsa gerek. 90’lı yıllarda çocukların çoğu atari salonlarında vaktini geçirirdi. Zamanla atarilerin eve girmesiyle salonlara olan ilgi azaldı. 2000’li yıllarda ise evlere bilgisayar girmesiyle atari devri kapandı. Ralph, bizlere o unuttuğumuz yılları hatırlattı.
Böyle bir senaryo nasıl ortaya çıkmış diye düşünmeden de edemedim açıkçası. Hayal gücünü baya zorlayan bir animasyon olmuş. Atari salonu kapandığı zaman, oyun karakterleri ne yapıyorlar hiç düşündünüz mü?
”Yaşamak ya da ölmek için iyi ya da kötü bir sebep yoktur.”
Bir tavsiye üzerine film dikkatimi çekti ve izlemeye başladım. Aslında izlemeye karar vermemdeki en büyük etken oyuncu kadrosunda Tom Cruise ve Jason Statham olmasıydı fakat Jason sadece ilk sahnede 15, 20 saniyelik yer alıyor. Kapatıp kapatmamak arasında kararsız kaldım ama yavaş yavaş film kendini izletmeye başlıyor.
Özellikle filmin replikleri çok hoşuma gitti. Kaçırmamanızı, sahne atlamamanızı tavsiye ederim. Ayrıca çok kişi beğenmemiş olsada Jamie Foxx rolün hakkını vermiş. Açıkçası böyle bir performans beklemiyordum filmi Tom Cruise kurtarır diyordum ama ikisinin payı büyük..
Neyse biz filmimize dönelim :)) Los Angeles‘ta taksicilik yapan Max’in hayatı bir anda taksiye aldığı müşteri sayesinde değişir. Vincent, Los Angeles‘a bir görev için gelmiş ve gece boyu sürecek olan işi için ise Max ile anlaşmıştır. Kendisine gece boyunca şoförlük yapacaktır.
“Bu mağaracılık değil. Bu bir ego yolculuğu.” - Cehenneme bir adım
Seyrettiğim ilk korku filmini (Lanetli Ev) sinemada izlediğim için tövbe etmiştim. Bir daha hayatta izlemeyeceğim diye. Hatta filmde bir çok sahneyi gözüm kapalı izlediğimi hatırlıyorum. Sonradan filmle ilgili yorumları okurken birde yaşanmış bir hikaye olduğunu öğrenince izlememe kararım kesinlik kazanmıştı. Ama düne kadar…
Gece saat 3.30 gibi ani bir kararla korku filmi izlemeye karar verdim. Arkadaşlarımın önerisi ile “Cehenneme bir adım” filmini seçtim ve tam 3.30 gibi izlemeye başladım. Etraf karanlık ses sonuna kadar açılmış ve ben korku filmi seyrediyorum. Tabi çoğu sahnede gelişen olaylar sayesinde hafiften ürküyorsunuz ama bunu belli etmemeye çalışıyorsunuz :)) Her ne kadar korksam da filmi sonuna kadar izledim.
Yakın arkadaşları, kötü bir trafik kazası sonucunda eşini ve çocuğunu kaybetmiştir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır onun için. Yakın arkadaşları biraz çılgın ve maceracı kişilerdir. Arkadaşlarının kendisini toparlaması için bir plan yaparlar ve seçtikleri bir mağaraya inmek için hazırlıkları yaparlar.
Tam gaz giderken hiç yaralanmadım. Adamı tereddütte kalmak öldürür. - Premium Rush
Filmi uzun zamandır takip ediyordum ve sonunda çıktı. Geçen yıl fragmanı izlemiştim ve çok ilgimi çekmişti. Konu itibariyle farklı bir film olmuş . Ayrıca başrolünde Joseph Gordon-levitt yer alıyor. Oynadığı her rolün hakkını veriyor bu adam :))
Wilee, hukuk fakültesi öğrencisi fakat ofis ortamında çalışmayı ve takım elbise giymeyi sevmeyen, kendine göre kuralları olan bir gençtir. En büyük keyif aldığı şey ise bisiklet sürmektir. Parası az ve oldukça tehlikeli bir işi seçmiştir. Bisikletli kurye.. Fakat insan, sevdiği ve keyif aldığı işi yaptığı zaman daha verimli oluyor ki Wilee işinde en hızlı ve en iyi kuryecilerden biri olmuştur. Ama diğer arkadaşlarına göre trafikte daha çok kaza geçirme olasılığı var. Ani fren nedeniyle oluşan kazalar sebebiyle frenleri sökmüştür. Çoğu zaman taksiden inmek için kapıyı açan müşteri ile çarpışması olası bir sonuçtur. Bu yüzden trafikte daha dikkatli olmak zorundadır. Frenleri ve vitesli olmayan bisikleti ile otomobillerin arasından, dikkatli ve hızlı şekilde verilen adrese teslim etmek zorundadır.