Tek mekan, tek oyuncu ve ona eşlik eden sesler.. Birçok kişiye hitap etmeyen bu filmler doğru oyuncu-lar- ile harika bir şölene dönüşebiliyor.. Tıpkı bu filmde olduğu gibi.

Güzel bir iş, mutlu bir aile.. Elindeki tüm güzellikleri birkaç saat içerisinde kaybeden bir adamın hikayesine ortak oluyoruz.. İşinde gayet başarılı olan ve son derece önemli bir günün akşamında aldığı bir haber ile bir seçim yapmak zorundadır.. Çok uzun zamandır büyük emekler vererek uğraştığı işin tamamlanmasına mı şahit olacak? Yoksa yapmış olduğu bir hataya rağmen o gün doğacak çocuğunun yanında mı olmayı tercih edecektir? Babasının yaptığı hataları yapmamayı tercih ederek çocuğunun doğumuna yetişmek için Bmw’sine atlayarak yola çıkar.. Yola çıkar çıkmasına da, bu durumu eşine nasıl anlatacak? Bir gün sonra önemli bir açılış vardır ve Ivan’ın orada olmaması bu iş için büyük bir risk olacaktır. Aynı şekilde durumu patronlarına da anlatmak zorundadır..

Yol boyunca yaptığı telefon konuşmalarıyla bir yandan iş ile ilgili sorunları, eksikleri gidermeye çalışırken öte yandan yaptığı hatayı eşine itiraf eder ve yol boyunca da babasıyla olan yüzleşmesine de tanık oluyoruz. Tanık oluyoruz diyorum çünkü yaşanan çaresizlik, hayal kırıklıkları o kadar güzel anlatılmış ki kendinizi bir anda arka koltukta oturur gibi hissediyorsunuz sanki. :)) Sonucu ne kadar güzel olmasa da doğru olduğuna inandığımız şeyi tüm risklerine rağmen yapmaya karar vermek.. Zaman zaman kendinize de sormadan edemiyorsunuz; “Ben olsam ne yapardım?” ya da “Bu kadarına cesaret edebilir miydim?” diye.. İnsan işin içinden çıkamıyor açıkçası.. :)) Ayrıca telefon konuşmalarının arasında bu uzun yolculukta Ivan’a eşlik eden parçalar da enfes bir tat bırakmış film üzerinde. Gene hakkında yazılan olumsuz yorumları görmezden gelip izlemenizi tavsiye ederim.. İzledikten sonra hiç şüphesiz Tom Hardy’e hayran olmamak elde değil..

Sahi siz olsanız o ışıklardan sağa mı dönerdiniz yoksa sola mı? :))