23
Ağu

ÖZLEDİĞİMİZ TARZDA BİR FELAKET FİLMİ: ”INTO THE STORM”

Doğa ananın insanı sınadığı felaket filmleri genellikle orta yolu bulmamakla birlikte ya vezir olur ve bu tarz filmlerin müptelalarını tatmin eder veya rezil olarak yıllarca dalga geçilebilecek, ciddiyetsiz bir sunum çıkarırlar ortaya.

Bu yüzden bu alanda kaliteli bir film her zaman karşımıza çıkmıyor. Nitekim bu sinemanın son 10-15 yılını düşünürsek nice trajikomik örnekler, harcanmış senaryolar, sırtını sadece görsel efektlere dayayan yapımlar gördük, geçirdik. (Yaklaşık 5 yıl önceki Emmerich’in 2012′sini hatırlatsam mesela)

Önceki yıllardan da tecrübe edindiğimiz üzere sadece elinizde sağlam bir hikayenizin veya güçlü görsel ekibinizin olması bir felaket filminin ”iyi” olarak tanımlanabilmesi için yetmiyor. Etkili bir sunum için tüm bu unsurların ve fazlasının bir dengeye oturtulması gerekiyor. (sürenin dozunda olması, adrenalinin ölçüsünün belirlenmesi, klişe kullanımları vs.)

İşte nihayet tüm bu unsurları oldukça iyi bir dengeye oturtan ve izleyiciyi oldukça tatmin eden sağlam bir yapım çıktı karşımıza: Into The Storm

Hem süresiyle sıkmayan hem de görsel efektlerle birlikte adrenalini, akıcılığı oldukça iyi harmanlayan ”Into The Storm”, sıradan bir felaket filmi bekleyen seyirciyi ters köşeye yatırmayı başarıyor ve sonuna kadar zevkle izletiyor kendini.

Açıkcası beklentilerimin oldukça üzerinde, doyurucu bir film çıktı. Ortalamanın üzerinde, sağlam bir iş diyebiliriz kendisi için. Dolayısıyla “hadi klişe bir blockbuster izleyelim” beklentisiyle gidenleri de fazlasıyla şaşırtacaktır diye düşünüyorum.

Filme konusuna gelirsek, aslında malum ama kısaca özetleyelim:

Yaklaşmakta olan hortum tehdidi her şeyden habersiz Silverton kasabasına doğru ilerlemektedir. Her şeyi yerle bir edebilecek güçteki bu hortumlar kasaba halkını ansızın bir hayatta kalma mücadelesine sürükler.

Bu esnada müdür yardımcısı olarak görev yaptığı lisenin mezuniyet törenini hazırlayan bir baba (Richard Armitage), oğulları Donnie (Max Deacon) ve Trey (Nathan Kress), fırtınaları kovalayıp görüntülemeye çalışan bir tv ekibinin içinde yer alan Allison (Sarah Wayne Callies) ve ekip arkadaşları Pete (Matt Walsh), Daryl (Arlen Escarpeta) ve Jacob (Jeremy Sumpter) bu felaketin ortasında hayatta kalmak için çabalarken yolları kesişecek olan insanlardır.

”Into The Storm” yazının başında da belirttiğim gibi bir felaket filminde olabilecek tüm unsurları oldukça iyi bir şekilde dengeleyerek baştan sona başarılı bir sunum ortaya koyuyor. Yalpaladığı bazı kısımlar olsa bile çok çabuk ayağa kalkıp toparlamayı başarıyor.

90 dakikalık süresi olan bir film için oldukça uzun sayılabilecek bir giriş kısmıyla başlayan film, tüm karakterlerini izleyiciye tek tek tanıtarak olaya giriş yapıyor ve ısınma turunun ardından filmin sonuna dek hiç dinmeyecek adrenalinin kucağına bırakıyor izleyiciyi.

Yer yer kahramanların elindeki kameralardan yani birincil anlatımdan olayları bize aktaran film, böylelikle sabit kamera kullanımından ziyade bu yola da başvurarak anlatımını güçlendiriyor.

Gelişme bölümünden itibaren bitene dek türünün de hakkını vererek çok iyi görsel efektlerle ve başarılı görüntü yönetmenliğiyle gerilimi üst seviyeye taşıyan ”Into The Storm” baş döndüren, güçlü bir kompozisyon çiziyor.

Filmin güçlü görsel kısmının yanında bir başka güzel yanı klişelere takılmayıp izleyiciyi boğmaması.
Klişe kullanımı yok mu? Var elbette ama bunların kullanım dozu çok yerinde. Göze batmıyor, uzun sürmüyor ve bu yüzden konsantreyi de bozmuyor. Dramatik, klişe sahnelerin de dozu gayet yerinde. Ana anlatının önünü kesmediğini söyleyebilirim.

Normalde sinemada 3D kullanımını sevmem. Ancak artık gereksiz, yerli yersiz neredeyse her film 3D çekilirken bu filmde 3D kullanılmamasını bir eksiklik olarak gördüm. Sağlam bir 3D çekimiyle yaratacağı etkiyi artırabilirdi ki bu haliyle bile çok iyi.

Felaket filmlerini seviyorsanız ”Into the Storm” fazlasıyla tatmin edecektir, hatta nefesinizi kesip ıslah bile edecektir.
Fırtına, felaket, sert iklimleri sevenler için bile fazlasıyla ürkütücü ve çok başarılı.
İleriki yıllardır kendi türünde adını sıklıkla hatırlatacak filmlerden. Sinemadayken kesinlikle şans verin.

İyi seyirler




Bunları İncelediniz mi?

game of death
Tayland Yapımı “13: Game of Death” Yeniden Çevriliyor!

Tayland yapımı 13: Game of Death filmi yeniden çevrilmeye başlanıyor. Filmin yönetmen koltuğunda ise Daniel Stamm alacak ve görünen o ki korku filmlerinden vazgeçecek gibi durmuyor. Fantasia Festivali’nde en iyi … Devamını oku..

Can Dostum - The Intouchables
Farklı yaşamların ortak noktası: Dostluk.. - Can Dostum

Fragmanını izlediğim zaman kesinlikle bu filmi izlemeliyim dediğim nadir filmlerden bir tanesi oldu benim için. Ayrıca bu film gerçek bir hikayeyi anlatıyor belki de bu yüzden daha çok etkileyici. Fransız … Devamını oku..

78393_gal
Harry Potter Beyaz Perdeye Elveda Dedi

2001 yılında ilk defa seyirciye merhaba diyen Harry Potter serisi, tam 11 yıl sonra yine beyazperde de seyirciye elveda diyor. Son kitabı 2007 yılında çıkan ve o günden beri beklenen … Devamını oku..

© Copyright 2010-2014 Sinemayı Bloglamaya Hazır mısınız?. Tasarım: — Dream Theme.

Üye Girişi Valid XHTML 1.0 Transitional I Love You Wordpress