Monthly Archives: Ocak 2014
”Kenara çekilmeye hazır değilim tamam mı? Değilim işte.” Dallas Buyers Club
1986…
Aids vakalarının resmi olarak ilk kez tanımlandığı ve yaygınlaşmasının arttığı 80′li yıllar.
Ron Woodroof adındaki bir rodeocu, hiç ummadığı bir anda ön yargılarla dolu olduğu, kendisine hiç bulaşmayacağını düşündüğü bir hastalığa yakalanır: Aids
İlk olarak bir inkar aşamasından geçen Woodroof, zamanla kabullenir ve bir mücadeleye başlar. Hem hastalıkla hem de bir zamanlar kendisinin de davrandığı şekilde davranan, dışlayan insanlarla, eski arkadaş çevresiyle ve tıp dünyasıyla mücadele eder. Bu durum onu zamanla keskin bir doğru-yanlış ayrımını yapmaya sürükler. Dallas Buyers Club; şüphesiz bu ödül döneminin şu zamana kadar Her ile beraber izlediğim en iyi iki filmden biri.
“Her devrim bir şarkıya ihtiyaç duyar.” - Searching for Sugar Man
Geçen gün ne izlesem diye twitter’da dolaşırken filmin afişiyle karşılaşmam ile dikkatimi çekmesi bir oldu. Filmle ilgili okuduğum tek yorum en iyi belgesel ödül almış olmasıydı ve bu tarzda filmleri sevdiğim için vakit kaybetmeden filmi izlemeye koyuldum.
Film bittikten sonra ise “vay be.. ne insanlar varmış.” dedirtti doğrusu. :) Rodriguez, birçok gece kulüplerinde sahneye almış ve kendisini keşfeden yapımcılar sayesinde 2 albüm çıkarmış fakat çok yetenekli bir sanatçı olmasına rağmen maalesef bu sektörde başarılı olamamıştır. Hatta kendi ülkesinde ismini duyan ve plaklarını satın alan çok az kişi vardır. Tuhaftır, kendi ülkesinde başarısız olan bir insanın başka bir ülkede bir anda parlaması ve kendisinin de bundan haberi olmaması…
FAZLA KONUŞULMUŞ, FAZLA SÜSLÜ BİR FİLM: AMERICAN HUSTLE
Görkemli bir oyuncu kadrosu, süslenmiş bir prodüksiyon, David O. Russell usulü tipik bir Hollywood örneği: American Hustle
Altın Küre’de En iyi Müzikal/Komedi, En iyi kadın oyuncu ve En iyi yardımcı kadın oyuncu dallarında ödülün sahibi olduktan sonra bir de üstüne 10 dalda Oscar’a aday olunca son günlerin en çok konuşulan yapımı oldu ”American Hustle”
“Herkes hayatını bir şekilde kazanmak zorundadır, kendisini satarak da olsa…” - Sound of Noise
2001 yılında çekilen ve birçok ödül alan “Music For One Apartment And Six Drummers” kısa filmi aynı ekiple birlikte tam 10 yıl sonra beyazperde karşısında izleyici ile buluşur. Filmi izledikten sonra birde kısa filmi seyredeyim dedim ki.. Demez olaydım. :)) Her iki iştede ortaya çok eğlenceli bir şey çıkmış.
Günümüzde maalesef artık özgün bir konuya sahip olan filmler oldukça az desem yalan olmaz sanırım. Bu durumdan sıkılanlar için Sound of Noise filmi iyi bir tercih olacaktır. :) Müziğe gönül vermiş ve işlerini oldukça iyi yapan bir grubun isyanını ele alıyor film. Kimi insanlar kuralların dışına çıkmayı sever. Müziğin her şeyden yapılabileceğine inandığı ve bunu eyleme geçirdiği için müzik okulundan kovulan Sanna, 4 etaptan oluşacak bir eylem hazırlığı peşindedir.
”Bir kurban yaratmak çok kolaydır genç bayan.” The Martrys
İzlediğim en enteresan filmlerdendi diyebilirim… Öyle ki bana göre üç kısımdan oluşan bu filmi anlatmak gerçekten çok zor. Bir Fransız filmine yakışır üslubuyla farklı bir akışı var denilebilir. 1970’ler… Lucia adlı 15 genç bir kız, birtakım işkencelere maruz kalmış ve her nasılsa kurtulmayı başarmıştır. Rehabilite merkezinde tanıştığı Anna, artık Lucie’nin her şeyidir ve bu iki arkadaş birbirlerine tutkuyla bağlanır. Bu ilişki Anna’nın da hayatının gidişhatını etkileyecektir… Yıllar sonra, standart ve mutlu bir ailenin kapısı, bir Pazar sabahı bir kabusa açılacaktır ve izleyici de bu süreçte şimdi-geçmiş ve gelecek arasındaki bağı kuracaktır. Filmin senaristi ve yönetmeni olan Pascal Laugier ‘Ben bile kendi filmimden nefret ettim.’ demiş, gerisini siz düşünün artık…