Sorunlu bir ailede büyüyen Francis Brady’nin hikayesi The Butcher Boy. İrlanda yapımı bir roman uyarlaması.
Francis’in alkolik, geçmişine fazlasıyla takıntılı bir babası ve psikolojik olarak rahatsız bir annesi vardır. Ev fazlasıyla huzursuz bir ortamdır Francis’in büyümesi için. Annesi ve babası sürekli kavga eder. Annesi ise( Francis’in tabiriyle) sık sık bozulur, tahtaları gevşer. Evin bu huzursuz ortamına rağmen Francis, en yakın arkadaşı Joe ile eğlenmekten hiç geri durmaz. Joe’yla birlikte Bayan Nugent’in elmalarını çalmalarıyla başlar her şey. En azıdan Francis olayların başlangıcına bunu koyar. Bayan Nugent, Francis’in annesiyle sokakta tartışır ve durdurulamayacak bir olaylar silsilesi başlar.
Francis, tüm sorunlarını gözardı ederek Joe ile eğlenmeyi sürdürmektedir fakat işler yolunda gitmez. Francis’in evden kaçmış olduğu bir gün annesi dayanamayıp intihar eder. Böylelikle Francis bir yalnızlaşma sürecine girmiş olur ve hayaller görmeye başlar. Onu tehlikeli yapan ise tüm sorunlarını tek kişinin üstüne yıkması olur. Bayan Nugent ve oğluna. Bu noktadan sonra Francis zaptedilemez hale gelir. Ta ki birini öldürene kadar.
Filmin sonrası yalnız kalan bir çocuğun yapabilecekleriyle ilgili. Bir çocuğun evrimi de denebilir. Öfke patlamalarına, terk edilmişliğe, kiliseye türlü yergilere, komünizm korkusu ve savaşa sahne oluyor film. Francis ise gördüğü hayaller ile başbaşadır.
Hollywood dışında çekilmiş enfes bir film. Harika oyunculuklar, sakin sountracklar ve bolca monolog barındırıyor. Olayları birinci ağızdan sempatik ve dürüst bir biçimde dinliyoruz. Bunun filmi hoş ve etkili kılan bir ayrıntı olduğunu düşünüyorum. Göreceğiniz en iyi çocuk performanslarından biri karşınızda.
İyi seyirler.