Son Oscar’dan hatırladığımız bu filmi, farklı tatlar arayanlara; klişe konulardan uzak, sinemanın büyüsüne kapılıp gitmek isteyenlere ilaç gibi geleceğini düşünerek yazdım.
‘Juicy and Delicious’ isimli tiyatro oyunundan beyazperdeye uyarlanan yapım, 2012′ de Cannes’ dan dört dalda, başka festivallerden de çeşitli dallarda toplamda 35 ödül sahibi filmi merak etmemek elde değil. Çocuk oyuncu Q. Wallis’ in üstün performansıyla (Oscar adaylığı getirmişti), yönetmen Benh Zeitlin’ in ilk uzun metrajlı filmi olmasına rağmen bütün dikkatleri üzerine çekti, bence bu adamın çok özel bir görsel dili var. İkinci filmini merakla bekliyorum.
Filmin konusu; Louisiana’nın kuzeyinde yaşayan Bathtub ismindeki fakir ama mutlu topluluk, kendi emekleriyle yaptıkları kulübelerde doğayla savaşıyorlar, global bir sorun olan küresel ısınmanın etkilerinden ve selden korunmaya çalışıyorlar. 7 yaşındaki Hushpuppy’ yi vahşi bir şekilde yetiştiren babası Wink ve ufaklığın evrenle mücadelesini izliyoruz.
Eğlenceli, sirk gibi dünya da Hushpuppy’ nin iç seslerini, bize yansıyan dış sesler olarak değerlendirin. Bizonlar gerçek mi ? Halüsinasyon mu ? Yoksa birer sembol mü? Rahatsız edici bir şekilde hayal gücü gerçeklikle karışmış ama güzel bir rüya gibi izliyorsunuz bunu. Filmde profesyonel oyuncu olmamasına rağmen şaşırtıcı derecede güçlü performanslar var. Gerçi castin seçimi, filmin daha doğal olması için bu şekilde yapılmış olmalı diye düşünüyorum.
Bu kadar düşük bütçeli bir yapımın başarılı bir şekilde dramatize edilişi, güzel bir senaryo, büyülü ve masalsı aynı zamanda da alt metinde politik ve eleştirel olması bana farklı bir deneyim yaşattı. Uzun zamandır orijinal bir sinema filmi izlemek isteyenlere tavsiye ederim.
Değer yargılarınızı, hayata bakış açınızı ve doğallığınızı yeniden gözden geçirmek ister misiniz ?
Kartal Uğuroğlu