Author Archives: SineBlog
“Houston, bu görev hakkında kötü hislerim var!” - Gravity
Uzaydan yeryüzünün renklerini izlemek.. hem de radyoda çalan güzel şarkılarla, sessiz ve huzurlu..
2013 Venedik Film Festivali’nde “Future Film Festival Dijital” ödülüne layık görülen film Alfonso Cuaron yönetmenliğinde, sanatsal sinematografinin nasıl ifade edileceğini başarılı bir şekilde bizlere gösteriyor. Yönetmen Cuaron’ un tek planda çektiği filmde Sandra Bullock (Ryan Stone) ve George Clooney (Matt Kowalsky) başrollerde izliyoruz. Bu ikiliyi bir nevi hayatta kalma filmi olan Gravity’ de seyretmekte apayrı bir deneyim oldu.
Uzay boşluğunda geçen 91 dakikayı özel kılan Alfonso Cuaron ve görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki’ nin (“Children of Men” filminde de beraber çalışmışlardı) cesareti ve başarısıdır.
“Bir suç ancak onu planlayan zeka kadar mükemmel olabilir.” - Mr. Brooks
Bazı oyuncular vardır hani böyle oynadığı her rolün üstesinden fazlasıyla geliyorlar. O an karakterin yaşadığı duyguları size aktarabiliyorlar ve Kevin Costner onlardan biri. :)
Mr. Brooks iş hayatında başarılı bir kişidir. Dışarıdan baktığınız zaman gayet iyi bir hayatının olduğunu çok kolaylıkla anlayabilirsiniz. Fakat kendisinin bir türlü kurtulamadığı bir bağımlılığı var. Genelde bu uyuşturucu, alkol, sigara olur :)) İşte filmde sanırım burada çok ilginizi çekiyor.. Mr. Brooks, öldürme bağımlılığı olan bir katildir. Birçok kez bundan uzak durmaya çalışıyor fakat her zaman son bu diyerek, yeni bir cinayet işliyor. Bugüne kadar yakalanamıyor çünkü, arkasında bir delil bırakmıyor. O yüzden çözülememiş dosya olarak kalıyor ve yıllardır hiçbir cinayet işlemediği için polisler şehri terk ettiğini ya da öldüğünü düşünmeye başlıyor.
“Ölmenin binbir çeşit yolu var. Ama önemli olan yaşamanın yolunu bulmak.” - The Brave One
Kendi adalet sistemini kendin kur.. Bu mantık ile birçok intikam filmi çekildi. Çok azı “vay be güzelmiş..” dedirtti. Bana göre bu filmde onlar arasında rahatlıkla yerini alır. Sanırım Jodie Foster ve Terrence Howard‘ın bunda etkisi çok fazla. :)
Erica Bain, sokağı radyoya taşıyan bir radyo programcısıdır.. Herkesin kendi aleminde olduğu bir şehirde, sokaktaki hikayeleri derleyerek dinleyicileriyle paylaşmaktadır. Bir akşam erkek arkadaşıyla, köpeklerini gezdirirken saldırıya uğrarlar ve erkek arkadaşını kaybeder. Biranda hayatı altüst olmuştur ve kendini bir süre eve kapatır. Fakat yaşadığı şeyler zamanla kendisi değiştirecek ve bambaşka birisi haline gelecektir. Kendilerine saldıran kişiler yakalandı mı? Bir gelişme var mı diye devamlı karakola gider fakat ne yazık ki her zaman eli boş döner.
Özgürlük için Sibirya’dan Hindistan’a 6.000 kilometre yürüyen bir grup esirin hikayesi.. - The Way Back
Uzun zaman oldu gene yazı yazmayalı.. Film izliyorum ama nedense yazıları hep erteliyorum. Geçen haftalarda izlediğim The Way Back ile tekrar geri dönelim bari.. :)) Buaralar çok sık biyografi izlemeye başladım güzelde oluyor hani böyle.
Şuan yazıyı yazarken bir yandan da yorumlara bakıyorum ama insan şaşırıyor gerçekten. Vasat diyerek puan olarak 6,5 ya da 7 verenler var. Acaba çok iyi, mükemmel bir film olsa puanları ne olurdu? Ya da kaç üzerinden veriyorlar bu puanlamayı merak etmiyor değilim. Birçok yapımda bu tarz yorumları görüyoruz ne yazık ki ve onlardan dolayı artık film izlemeye karar verdiğimde “vasat” yorumu gördüğüm zaman daha bir merakla izlemeye başlıyorum. :)
Neyse neyse biz filmimize dönelim.. İşlemediğiniz bir suçtan yargılanıyorsunuz ve itiraz hakkınız olmuyor. Çünkü o “sözde” işlemiş olduğunuz suçu kabul ettirmek için ailenizi bile tehdit edebiliyorlar.
“Hissiz olmak, kolaydır. Bir şeyi önemsemek ise cesaret ve ahlak ister.” - Detachment
Jason Statham için nasıl aksiyon filmlerinin aranan kanı diyorsak bence Adrien Brody içinde dram, psikoloji türünün aranan ismi.. Bir insana psikolojik filmler bu kadar mı yakışır? Bu kadar mı sorunsuz şekilde rolünü canlandırır. Pardon yaşar desek daha doğru olacak sanırım. :)) Filmi izledikten sonra bu söylediğime hak vereceksiniz.
Bir öğretmen için en zor kısım sanırım sorumluluk sahibi olmayan, kendi başına buyruk öğrencilere bir şeyleri öğretme çabasıdır. Çünkü ne kadar onlara yaklaşmaya çalışsanızda onlar sizden hep uzakta duracaktır. Bunun en büyük nedeni ise bugüne kadar bir hata ile seçtikleri hayat yüzünden hep yalnız bırakılmaları, hor görülmeleri olsa gerek. Bence bir öğretmen için bu tür öğrencilerin başarılı olması daha önemlidir. Bir okul düşünün, tüm sorunlu öğrencilerin bulunduğu. Öğretmenlerin derse endişe ile girdiklerini, zaman zaman öğrenciler tarafından tehdit edildiğini. Böyle bir ortamda ne öğrenciler mutludur ne de öğretmenler.