Monthly Archives: Eylül 2012
Yıldızlar geçidi.. - Dikkat Bebek Var.
Film izlemeye karar veririz fakat o film seçme aşaması varya.. Soğutuyor resmen beni filmlerden çoğu kez :D Gene, bugün ne izlesem diye düşündüm ve tesadüfen bu filmle karşılaştım. Bu aralar pek komedi izlemiyorum ama kadrodaki oyuncuların (Cameron Diaz, Jennifer Lopez, Anna Kendrick, Chace Crawford) etkisine kapılıp izlemeye karar verdim.
İzlemesine izledim ama.. Nedense pek hoşuma gitmedi. Bu son yıllarda birbirinden başarılı oyuncuları tek filmde toplamak moda oldu zaten. Oyuncuların büyüsüne kapılıp filmi çok merak ediyorsunuz hatta vizyona girmesini bile bekliyorsunuz. Fakat sıradan bir senaryo ile karşımıza geldiklerinde koca bir hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. Neyse efendim filme dönelim biz :) Filmimizin konusu; çocuk sahibi olmak isteyen ünlülerin eğlenceli hayatını bizlere yansıtmış. Henüz buna hazır olmayan baba adaylarının hikayeleri ve maceraları ise ayrı bir keyifli olmuş. Hatta filmde en keyif aldığım sahneler onlar oldu genelde.
Büyük oynamayan kazanamaz – Hodejegerne
Filmin konusunu incelediğim zaman klasik aksiyon filmlerinden bir tanesi diye düşünerekten vakit geçirmek için izlemeye başladım. Filmin başı biraz sıkıcı geçince kapatıp kapatmamak konusunda kararsız kaldım ama bir filmi yarım bırakmayı sevmediğim için devam ettim ki ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım. :))
Roger, Norveç’in en başarılı beyin avcılarından biridir ve oldukça lüks bir yaşantısı vardır. Fakat eşini ve kendini daha rahat ettirmek için 2. Bir iş olarak değerli tablo hırsızlığına başlar. Beyin avcılığında profesyonel olduğu gibi hırsızlıkta da titiz ve dikkatlidir. Kendisi ile görüşmeye gelen iş arayan kişiler ile buluşma ayarlıyor eğer ki elinde onun işine yarayacak kadar değerli bir eşya olduğunu hissederse kendisi ile daha detaylı bir görüşme yaparak evin ne zaman müsait olduğunu laf arasında öğreniyor. Gerekli bilgiler toplandıktan sonra evin müsait olduğu gün, titiz bir çalışma ile orijinal tabloyu sahtesi ile değiştirerek görevini tamamlar.
Rakamları hiç sevmiyorum. Ben arkadaşlarımı seviyorum.. - Safe
12 yaşında olmasına rağmen harika matematik zekası olan Mei, seçme sanşı olmadığı için bir anda kendini Çin mafyasının içinde bulur ve tehlikenin tam ortasına düşer. Mafyalar arası anlaşmazsızlık yetmezmiş gibi birde işin içine aç gözlü, görevini kötüye kullanan polislerde girince ortalık daha çok karışır ve Mei’nin sırrını öğrendiklerinde ise hepsi peşine düşmeye başlar. Mei bir dalgınlıktan faydalanarak kaçmayı başarır.
Luke (Jason Statham), hayatta en çok değer verdiği eşini kendi hatalarından dolayı mafyanın öldürmesi ile hayatı altüst olmuştur. Her şeyi bitirmek için metro istasyonuna gidip kendini metronun önüne atmayı düşünürken, o an dikkatini mafyadan kaçan Mei çeker ve geri adım atar. İşte burada farkına varmadan küçük Mei, hayatını kurtarmış ve ona borçlu olduğunu hissederek kendini bu aksiyonun içine atar.
Tanımadığın şeytan, tanıdığın şeytandan iyidir. - Warrior
Bugüne kadar izlediğim en iyi dövüş filmi desem sanırım abartmış olmam. Bu filmi sakın diğer dövüş filmleri ile karıştırmayın. Diğerinden ayıran en büyük özelliği ise başrolleri paylaşan iki kardeş olması ve sizi her saniyede filmin içine alması sanırım. Bu bir uyarıdır! Filmi izlerken gözlerinizin dolması ve bir anda bağırarak sevinmeniz kaçınılmaz bir sondur kendinizi sıkmayın ve filmin akışına bırakın.. :))
Şunu söyleyerek konuya geçiş yapmak istiyorum Warrior, dövüş filmi olmasına rağmen dövüşü ikinci plana atarak aile kavramını da ön plana alması ile türündeki diğer filmlerden farklılık yaratmış. Geçmişte yaptığı hatalardan dolayı ailesinin parçalanmasına sebep olan bir baba, kardeşini ve annesini yalnız bırakan bir abi. Annesinin hastalığında ise tüm yükü tek başına yüklenen bir kardeş.. Her ne kadar birbirlerine kızgın olsalar da iki kardeşinin iki ortak yönü var. Biri babalarına duydukları kızgınlık, diğeri ise dövüş.
14 yıl sonra babasının karşısına Tom’u getiren şey ise askerlik döneminde vermiş olduğu sözdür. Babasına ne kadar kızgınlık ve kin beslemiş olasada sözünü yerine getirebilmesi için ihtiyacı olan tek şeydir.
Umut korkudan güçlü tek duygudur. - Açlık Oyunları
Bugüne kadar sitede yorumladığım filmler hep hoşuma gidenler olmuştu. Sanırım bu ilk olumsuz yorumum olacak o yüzden çok heyecanlıyım :p Öncelikle şunu açıkça belirtmek istiyorum ki eğer ki Açlık Oyunları serisini okumuş biriyseniz bu filmi izlemek için çok acele etmeseniz de olur.
İlk kitabı okurken kafanızda karakterler canlanıyor, olayları gözlerinizin önüne getiriyorsunuz ve böyle kaliteli bir serinin de beyaz perdeye aktarılmış halinden çıtayı haliyle fazla yükselterek beklemeye koyuluyorsunuz. Çok fazla kitap okumayan biri olarak Açlık Oyunları serisini başladıktan kısa sürede bitirmiş ve diğer okuyucuları gibi filminin çıkmasını merakla beklemiştim. Film çıktıktan kısa bir süre yorumları inceledim ve bir çok olumsuz yorumla karşılaştım. Bu sebeple filmi izlemeyi erteledim devamlı ta ki dün geceye kadar.
Kitabı okuyan biri olduğum için film başladığı andan itibaren karakterlere odaklandım ve benim kafamda canlandırdığım Katniss, Rue, Gale, Prim ve Peeta ile alakası olmayan (olması saçma olurdu zaten :D) kişilerle karşılaşınca biraz afalladım doğrusu fakat filmin ilerleyen dakikalarında benimsiyorsunuz.