Bulunduğunuz Kategori: Psikolojik
İster kum tanesi olsun, ister kaya.. İkisi de aynı şekilde batar suya..
Son zamanlarda bir merak sardım bu Kore yapımı filmlere. Bidusun‘un önerisi ile bu akşam Oldboy filmini seyrettim.
Filme nasıl giriş yapacağımı bilemedim.. İzlediğiniz tüm intikam filmlerini unutun bir kere. Senarist sınırları baya bir zorlamış. Sonunda insan tuhaf oluyor ya. Her ne kadar filmde olsa olayları sindiremiyor. Bir insandan da böyle intikam alınmaz ki ama arkadaş ya..
Neyse neyse spoiler vermeden ben konuya geçiş yapayım.. Eşi ve çocuğu ile kendi halinde bir hayat süren Oh Dae-su, bir gün zıvanadan çıkana kadar içmiştir. Bu güzel kafası ile eve giderken, yolda kaçırılıyor ve bir odaya hapsediliyor.
Umut korkudan güçlü tek duygudur. - Açlık Oyunları
Bugüne kadar sitede yorumladığım filmler hep hoşuma gidenler olmuştu. Sanırım bu ilk olumsuz yorumum olacak o yüzden çok heyecanlıyım :p Öncelikle şunu açıkça belirtmek istiyorum ki eğer ki Açlık Oyunları serisini okumuş biriyseniz bu filmi izlemek için çok acele etmeseniz de olur.
İlk kitabı okurken kafanızda karakterler canlanıyor, olayları gözlerinizin önüne getiriyorsunuz ve böyle kaliteli bir serinin de beyaz perdeye aktarılmış halinden çıtayı haliyle fazla yükselterek beklemeye koyuluyorsunuz. Çok fazla kitap okumayan biri olarak Açlık Oyunları serisini başladıktan kısa sürede bitirmiş ve diğer okuyucuları gibi filminin çıkmasını merakla beklemiştim. Film çıktıktan kısa bir süre yorumları inceledim ve bir çok olumsuz yorumla karşılaştım. Bu sebeple filmi izlemeyi erteledim devamlı ta ki dün geceye kadar.
Kitabı okuyan biri olduğum için film başladığı andan itibaren karakterlere odaklandım ve benim kafamda canlandırdığım Katniss, Rue, Gale, Prim ve Peeta ile alakası olmayan (olması saçma olurdu zaten :D) kişilerle karşılaşınca biraz afalladım doğrusu fakat filmin ilerleyen dakikalarında benimsiyorsunuz.
Başladığım yere geri dönmek hiç bu kadar karmaşık ve zor olmamıştı…
BAŞLANGIÇ…
Filme geçmeden önce şunu hatırlatalım, filmi çok dikkatli izlemezseniz eğer ne izlediğinizi anlamazsınız ve çünkü çoğu zaman kafanızı bir hayli karıştıracak bu film :)
Baş kahramanımızın adı Cobb. Cobb karısını yani Mall’ı öldürmek suçundan aranıyor, bu yüzden çocuklarının yanına dönmesi mümkün değil. Ama onun için bir şans var. En iyi yapabildiği işi yapması gerekiyor fakat bu defa biraz karışık olacak işler. Cobb insanların rüyalarına girer gizli bilgileri çalar, bilinçaltındakileri çözer. Kısaca o bir beyin hırsızı. Ama bu defa görev çok farklı birinin beynine girip bilinçaltına bir fikir yerleştirmesi gerekiyor. Bu iş onun için çok önemli, başardığı taktirde çocuklarının yanına geri dönebilecek onların yüzünü tekrar görebilecek. Bu yüzden sağlam bir plana ve ekip arkadaşlarına ihtiyacı ihtiyacı vardır. Arkadaşı Arthur ile birlikte sıkı bir ekip hazırladılar. Ve macera başladı… Kendilerini akılalmaz bi aksiyonun içinde bulurlar. Her şey planlıydı fakat bu işte turistlere yer yok…
“Hangisi daha kötü olurdu; bir canavar olarak yaşamak mı, yoksa bir insan olarak ölmek mi? ” - Zindan Adası
Teddy Daniels, yakışıklı, karizmatik, oldukça zeki bir polistir. Arkadaşıyla birlikte inanılmaz karışık olayların döndüğü bir adadaki akıl hastanesine, çocuklarını boğarak öldüren! bir katilin esrarengiz şekilde kayboluşunu araştırmak üzere gelirler. Yalnız değildir yanında arkadaşı Chuck vardır ama nereye kadar?
Bu filmi izlerken hiç sıkılmadım film başladığı anda macera da başlamıştı, daha filmin başında bir gizem hakim oluyor ve filmde neler olacağını merakla beklerken olayların bi anda nasıl sarpa sardığını bizzat filmin içine kendinizi kaptırıp adeta yaşayacaksınız. Ayrıca bir uyarı da yapalım. Filmi seyrederken başka bir şey ile ilgilenmemeniz sizin yaranıza olur. Çünkü film bittikten sonra “Bu da neydi şimdi, ne oldu?” gibi soruların cevabını aramaya başlayabilirsiniz.
Böyle olmamalıydı.. - Kayıp ve Çılgın
Kayıp ve Çılgın. Sanırım bu iki kelimeden insan kendine çok farklı ya da derin anlamlar çıkarabilir. Filmimizde öyle zaten. Farklı ve derin duygular barındıran, bu daldaki çaresizliği beyazperdeye işlemeyi başarabilmiş duygulu bir yapım.
Filmde, Mischa Barton, Piper Perabo ve Jessica Paré gibi ünlü oyuncularda dikkat çekiyor ve Performanslarını gördüğüm kadarıyla da başarılı oyuncular rollerinin üstesinden gelmeyi iyi biliyorlar. Özellikle Piper Perabo’ya daha da lafım yok bu filmden sonra. Hele ki bu filmde yaşı daha çok genç iken bu kadar özellikli bir rolün altından kalkmak her aktrisin harcı değil bana göre.
Neyse, konu; yatılı ve lüks okuldaki üç arkadaşın Mary, (Mischa Barton) Pauline, (Piper Perabo) ve Tori (Jessica Paré) arkadaşlıklarını ve aynı zamanda da dünyaya zıt, farklı aşklarını anlatan bir yapım. İnsanın kendini ve yaşamındaki kimliğini aramasını iyi bir dil üslubuyla anlatan film, Susan Swan’ın aynı adlı romanından, esere sadık kalınarak 2001 senesinde beyazperdeye uyarlanma.