Gerçek bir hayat hikayesi: 42
Çoğu sinemaseverin aslında senaryoları ile tanıdığı – ki aralarında bir numara olan Gizemli Nehir’dir bana göre- Brian Helgeland’ın 2013 yapımı son yönetmenlik denemesi ‘42’, hedefine ‘ırkçılık’ kavramını alıyor. Büyük Amerikan Ligi’nde oynayan ilk siyahi oyuncu Jackie Robinson’un hayatını anlatan film, biyografi kategorisinde de kendine yev bulsa da maalesef bu açıdan Robinson’un hayatını yeterince geniş bir yelpazede anlatmaması açısından sığ kalıyor.
Yetenekli bir sporcu iken, ne yazık ki dönemin şartları yüzünden sivrilemeyen Jackie Robinson; Brooklyn Dodgers’ın hırslı genel müdürü Branch Rickey( Harrison Ford) tarafından keşfedilir ve Jackie’nin siyahi olmasından kaynaklanacak her şeyi göze alan Rickey, Robinson’u bu zorlu hayata hazırlamak konusunda da yeterince hırslıdır. Ve bu ikilinin el ele vereceği bir başarı hikayesi, hem Amerikan ırkçılık tarihine hem de beysbol tarihine adını altın harflerle yazdırır.
Afro-Amerikan’ların yaşadığı zorlukları kendi diliyle anlatmaya çalışan film, kimi yerlerde duygulandırıyor, kimi yerlerde güldürüyor… Atmosferi olduğu gibi yansıtmaya, bir dönem filmi çekmeye soyunan yönetmen, geleneksel Hollywood kalıplarının içinde kalarak bunu başarıyor lakin en çok eleştiri alan yönlerden birisi filmin gereğinden uzun olması. Aslında sıkmıyor, bunaltmıyor ama ‘Daha kısa olamaz mıydı?’ diye sormaktan da kendinizi alamıyorsunuz.
Harrison Ford, yine Amerika’da son dönem popüler olarak gördüğüm o akımdan nasibini almış. Yeni Hollywood filmlerine bakınca hemen hemen hepsinde bir kült oyuncu ve muhteşem performanslar görüyorsunuz. O da yine hepimizin özlediği, muhteşem oyunculardan ve gerçekten, yaptığı işle kendisine, oyunculuğuna hayran bırakıyor. Ben bir Indiana Jones hayranı olarak, Harrison Ford’u yine benzeri bir şapkayla gördüğümde bile heyecanımdan koltukta doğruldum.
Jackie Robinson’a hayat veren Chadwick Boseman da gerçekten yeterince doyurucu bir oyunculuk sergilemiş. Bir aile filmi, keyifle geçirilecek bir ‘iki saat’ vaadeden güzel bir yapım.
Son olarak filmde gerçekten bir kenara not edilecek çok güzel replikler var… 42 numaralı formanın sahibi Robinson ,savaşının sonunda rüştünü ispatlayınca takım arkadaşlarının ‘ Belki birgün hepimiz 42 numaralı formayı giyeriz ve bizi ayırt edemezler.’ cümlesi, sanıyorum her izleyenin içini bir sarsıyor.
Ne izlesem acaba diye düşünenlere, aramayı bırakmaları için cevap olabilir.
İyi seyirler…