Yakın gelecek: 2022
Abd hükümeti, yılda bir gün 12 saat boyunca bütün suçları legal hale getirir ve akşam 7′den sabah 7′e kadar bütün karakol ve hastaneleri kapalı tutar.
Arınma gecesi geldiğinde, güvenlik sistemleri ile uğraşan James Sandin ve ailesi güvenli olduğunu düşündükleri evlerinde beladan uzak, huzurlu bir gece geçireceklerini düşünürler.
Ta ki bir hata yapana kadar…
The Purge, ilk duyduğumdan beri heyecanlandığım, kağıt üstünde oldukça etkileyici bir kurgu, güçlü bir projeydi. Peki işleniş de etkileyici mi? Daha iyi olabilirdi maalesef. Ancak kötü de değil. Başarılı bir fikrin kısıtlı bir mekana hapsedilmiş hali.
Ancak The Purge 86 dakikalık bir film nihayetinde. Kısıtlı bir mekanda geçiyor diye eleştirmek de acımasızlık olur diye düşünüyorum. Öteki türlü ülke geneline yayılan bir film olsa bu sefer de hızlı geçişler olacak, yine bir tatminsizlik olacaktı. Kaldı ki filmin süresi 150 dakika bile olsa bu değişmezdi.
Ancak bir dizi projesi olsaydı o zaman bu fikir tam potansiyelini kullanabilirdi.
Bu yüzden olayın bir aile üzerinden anlatılması kabul edilebilir bir durum. Elbette filme baktığımızda bu durum, fikir orijinal olsa da işlenişin klişelere müsait olmasına yol açıyor.
Klişeler var. Birçok korku filminde olduğu gibi. Ancak kullanımı başarılı. Atmosfer de başarılı olunca göze batmıyor.
Geriyor mu? Evet. Gereksiz kanlı sahnelere yer vermeden de başarıyor.
İnsanı rahatsız etmeyi başarıyor. Yer yer ani ataklarla şaşırtıyor. Bazen sinirden güldürdüğü de oluyor. Yani seyirciyi filmin içine sokmayı başaran bir film The Purge.
Oyunculuklara baktığımda, daha öncesinde ”300” filmiyle tanıdığımız Lena Headey başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Aklımda en çok kalan performans oldu.
25 yaşındaki Rhys Wakefield da soğuk kanlı, ürkütmede başarılı bir oyunculuk çiziyor.
Sonuç olarak kendi adıma hayal kırıklığı olmadı The Purge. Tavsiye edilir.
İyi seyirler.