Monthly Archives: Nisan 2013
“Elinden geleni yapmalısın, çok çabalamalısın ve bunu yapıp pozitif kalabilirsen bir umut ışığı bulabilirsin..” - Silver Linings Playbook
Neden ben hep izlemek istediğim filmleri o an değilde günler, haftalar ve hatta aylar sonra izliyorum bilmiyorum. Gene uzun zaman ertelediğim filmi yeni izleyebildim. :) Oscar ödülleri töreninde adından sıkça bahsediliyordu.Filmle ilgili bir kesim çok çok iyi derken, bir diğer kesim ise vasatı olarak nitelendiriyor filmi. Baş rollerde Bradley Cooper, Jennifer Lawrence ve Robert De Niro‘nun olması sanırım beklentiyi çok fazla artırdı ve beklenileni alamadı izleyici. Filmi çok fazla beklentiye girmeden izlediğiniz taktirde beğeneceğinizi düşünüyorum.
Başarılı bir tarih öğretmeni, çok sevdiği eşinin kendisini aldattığını gözleriyle gördükten sonra psikolojik sorunları ortaya çıkmıştır. Eşinin birlikte olduğu kişiyi (hocasını) öldüresiye dövmüştür ve hastalığının ortaya çıkmasıyla 8 ay gibi bir süreliğine hastanede tedavi altına alınmıştır.
“Bazen hatırlamamanın daha kolay olduğunu düşünüyorum.” - Danny The Dog
Filmi ilk gördüğümde başrolünde Jet Li varsa eğer sadece bir dövüş filminden ibarettir diye düşündüm. Fakat izledikten sonra ne kadar yanıldığımı anladım ki Jet Li‘nin oyunculuğuna da hayran kaldım. Bu kadarını beklemiyordum. :) Jet Li ve Morgan Freeman‘ın enfes oyunculuğu ile ortaya harika bir film çıkmış. Jet Li filmlerini sevmiyorum diyen arkadaşlar mutlaka olacaktır. Onlara tavsiyem Morgan Freeman için filme bir şans vermeleri olacaktır. :)
Çok küçük yaşta annesinin ölümü ile Bart’ın yanına yerleşen Danny, ölüm makinesi olarak eğitilmiştir. Abartı bir tanım olarak gözüksede filmi izlediğinizde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Beyninde sadece 2 tanım yüklüdür. Öldürmek ve dövüşmek. Bart, Danny üzerinden para kazanmaya başlamıştır ve yasa dışı dövüşlere katılmışlardır. Danny’in boynunda bulunan tasma çıkarıldığı zaman önünde bulunan herkesi öldürmeye başlar. Kendisi köpek gibi bir yaşam sürüyor demek yanlış olmaz çünkü Bart ve adamları bu güzel dünyanın keyfini sürerken Danny bir odada zincirlenmiş şekilde hayatını devam ettiriyor.
“Dünyada iki tür hırsız vardır: Yaşamlarını zenginleştirmek için çalanlar ve yaşamlarını anlamlandırmak için çalanlar.”
Uzun zamandır izlemek istediğim fakat hep unuttuğum bir filmdi sonunda seyredebildim.. :)) Başrollerinde Jason Statham, Edward Norton, Mark Wahlberg gibi usta isimler yer alıyor. Aslında aksiyon filmlerinin aranan isimleri desek sanırım yanlış olmaz. :))
Filmin başında hiç uzatmadan direk ana konuya geçiş yapıyorlar. Ekibimiz toplanarak son soygunlarını yaparak kendi hayatlarına devam edeceklerdir. 35 milyon dolarlık altını tek bir silah kullanmadan çalmak mümkün mü? Soygun için kusursuz bir plan yapılır fakat sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Yapılan tek bir hatada tüm plan suya düşecektir hiç şüphesiz. Dikkatli bir şekilde plana sadık kalarak kusursuz bir şekilde soygun gerçekleşiyor ve 35 milyon dolarlık altını aralarında paylaşarak herkes rahat bir yaşam yaşayacaktır sonunda. Ama bu kadar çok para bazılarının aklını karıştırmak için yeterli bir sebep sanırım..
“Kazan ya da kaybet, ringde birisi varsa dövüş bitmemiştir.” - Çelik Yumruklar
Yıl 2020… Teknolojinin gelişmesi ile artık insanlar, mevcut sporlardan keyif alamaz oldular. Bu sporların en başında ise boks yerini alıyor. Teknolojisi ise almış başını giderken bir anda ringleri robotlar doldurmaya başladı. Artık boks daha heyecanlıdır. İnsanlar robotlara yatırımlar yapmaya başladılar. Ses kontrol ile çalışanından, takip özelliğine sabit olan robotlara kadar teknolojinin bir sürü nimetlerinden faydalandılar.
Charlie Kenton, geçmişte çok cesur bir boksördü. Dünyanın 2. en iyi boksörüne bile 12 round boyunca direnmiştir. Ringlerden indikten sonra diğer sporcular gibi o da robot boksuna yatırım yapmaya başlamıştır. Fakat pekte başarılı olamadı aslında. Bu işe çok para yatırmasına rağmen dövüşlerde düşüncesiz hareketlerinden dolayı robotları hep parçalatmıştır. Fazla cesur olmakta çok iyi değilmiş. :))
“Sil baştan başlamak delilik değildir. Delilik, sefil olmaktır ve etrafta yarı uykulu, uyuşuk günden güne dolaşmaktır.” - The Beaver
Bir başka Mel Gibson filmi ile merhaba.. :)) Alıştığımız savaş filmlerinin dışında çok farklı bir karakter ile karşımıza çıkıyor bu sefer. Üstelik birde kendisine Jennifer Lawrence ve Jodie Foster gibi yetenekli oyuncular eşlik etmiş. Ayrıca yönetmenliğini de gene Jodie Foster üstlenmiş..
Walter Black, kalabalık içerisinde yalnızlık çeken biridir. Çok güzel bir işi, 2 çocuğu olmasına rağmen depresyondan bir türlü çıkamamıştır ve her şey daha kötüye gitmeye devam eder. Şirket iflasın eşiğine gelmiştir. Eşide kendisine bu zorlu süreçte 2 yıl gibi bir süre destek olduktan sonra bazı şeylerin değişmediğini fark edince tek çareyi biraz ayrılmakta görüyor. Walter, ailesi ile vedalaştıktan sonra evden ayrılır ve bir otel odasına kısa bir süre yerleşmeye karar verir. 2 kere intihara kalkışır fakat bunlarda da başarılı olamaz.