Aralık-Ocak-Şubat ayları itibariyle Sinema dünyasının ödül zamanı geldi. Bu pazar açıklanacak olan Altın Küre, Şubatta Bafta, Martta Oscar ve sinema eleştirmenlerinin ödülleri ile beraber aday filmler hakkında yorumlar, tahminler de çoğaldı.
Ben de maratona bu iddialı filmlerden biri olan, daha öncesinde Hunger ve Shame gibi iki başarılı filmle sinemaseverlerin ilgisini üzerine çeken Steve McQueen filmi ”12 Years a Slave” ile başladım.
Yanlış bilmiyorsam ilk olarak Toronto film festivalinde izleyici karşısına çıkan film, o günden bu yana merak uyandırmıştı sinemaseverler için. Oyuncu kadrosu da bir hayli dolu olan filmde; Chiwetel Eijofor, Michael Fassbender; ufak çaplı rolleriyle Benedict Cumberbatch, Paul Dano ve Brad Pitt gibi isimler de dikkat çeken oyuncular arasında.
İşin künye kısmını geçip yorum kısmına gelirsek; Henüz diğer
filmleri izlemediğim için Chiwetel Eijofor’un oyunculuğunu diğer filmlerdeki rakip performanslarla kıyaslayamayacağım ancak akademinin bu tarz rolleri aday yapma hevesi ve son yıllarda giderek yükselen akımı düşünürsek önümüzdeki ay adaylar listesinde görürsem şaşırmayacağım. İyi miydi? Evet. Ancak Oscar için yeterli mi? Sanmıyorum. Tabii en sağlıklı karar tüm filmleri izleyince verilecektir.
Yan rollerde ise kısa süre görünmelerine rağmen hikayede oldukça önemli yeri olan, önemli isimler var. Benedict Cumberbatch, Brad Pitt kısa süre görünmelerine rağmen aklımda kalan isimler.
Özellikle Brad Pitt için ayrı bir parantez açmak isterim. Filmin aktarmak istediği mesajın bir çeşit simgesi durumundaydı oynadığı karakter ile. Kısa ancak etkili replikleri ve rolü ile filmin mesajını taşıma sorumluluğunu üstlenen bir karakter olarak karşımıza çıktı. Hatta bazı yerlerde ”kör göze parmak” misali bir durum var.
Sonuç olarak karşımızda çok görkemli bir film yok. Imdb’deki 8,6′lık puanına bakarak büyük beklentiye girmeden izlemenizde fayda var derim.
12 Years a Slave hoş bir seyirlik sunuyor ancak göz kamaştırmıyor. 7/10
İyi seyirler
Dipnot: Ne yalan söyleyeyim filmin sonundaki açıklamalarda yazan; Solomon Northup’un açtığı davaların seyri, sonucu (beraat ile sonuçlanmaları) filmin kendisinden daha acı ne yazık ki.