“Her gün aynıydı ama sanki ilk buluşma gibi..”
Aşkın hayatımızı ne kadar değiştirdiğini anlatan bu romantik-komedi türü filmin başrollarinde, Adam Sandler ve Drew Barrymore yer almaktadır.
Çapkın Harry
Harry, 30′lu yaşlarda yakışıklı ve çapkın biridir. Soğuk su canlıları veterinerliği yapmaktadır. Masmavi denizi, mükemmel bir doğası olan Hawai’de yaşamaktadır. Uzun süreli ilişkilerden uzak duran, adaya gelen turistler ile tek gecelik ilişkiler yaşayan ve ertesi gün hemen ortadan kaybolan biridir.
Alaskaya yolculuk
Tek bir amacı vardır.Teknesine atlayıp Alaska’ya gitmek. Bu amacını gerçekleştirmeye sadece bir adım kala, bir aksilik yaşar. Yolculuğa çıktıktan çok kısa bir sürede, teknesi bozulur ve en yakın kıyıya çekip, bir restaurant’a girer.
“Her an her yerde.” - Aşka Şans Ver
Aşka şans ver! - Beau, bir söz yazarıdır. Mesleğinde genç ve yeni tanınmaya başlamıştır ve şöhret basamaklarını tırmanmaya başlamıştır. Her şarkı sözünde daha da şöhretleniyordur. Kelley Carter ise ünlü dönemlerini artık geri bırakarak yaşantısına devam eder. Artık altın çağlarını geçmişte kalmıştır ve orta yaşlara gelmiştir. Bir gün Beau ve Carter karşılaşırlar. Tanışmaları ikilinin de farklı açılardan ilham kaynağı olur. Kelley’in kocası menajerlik yapmaktadır. Eşinin kariyerini yükseltmek için, içerisinde eski güzellik kraliçesi Chlies Stanton’un bir turne ayarlar. Kelly’nin kocasının organize ettiği bu turneye Beau’nunda katılamasıyla dengelerde birden değişmeye başlayacaktır.
Gwnynet Paltrow’un başrolünü oynadığı filim kendi türünde oldukça başarılıdır. İzleyenlerinden oldukça ilgi toplamış bir yapım olmuştur. Film fazla puan almasa bile Oscar odüllerine aday gösterilmiştir. Bu bile filmin kalitesini göstermiştir.
“İyi günde kötü günde..”
Yönetmenliğini Dermont Mulroney’in üstlendiği, Kellan Lutz, Mandy Moore Jessica Szohr, Jane Seymour, James Brolin’in başrollerini paylaşıtğı 2010 yapımı komedi-romantik film türüdür.
Evlilik danışmanlığı yapan Ava’nın hayatı, süpriz bir şekilde babası ve annesinin boşanmasıyla birlikte alt üst olur. Bu durum hiç beklemediği bir anda gerçekleştirmiştir. Çünkü kendi düğünün üzerinden az bir zaman geçmişken; anne-babasının evliliklerinin 30.yılında bitmiştir. 30.yıl nedeniyle bir kokteyl-davet vermek üzere yaşanan bu olaylar tüm planları mahvedecektir. Ancak durum karışık olsada Ava düşüncesinden engel tanımıyacaktır. Bir şekilde bu evliliği kurtarma çabasına girecektir. Ava’nın çabaları başarılı sonuçlanacak mı ? yoksa bu durumu kurtarma derdindeyken kendi evliliği ve iş kariyeri tehlike altında mı kalacaktır ? İyi seyirler…
120 Kahraman Çocuk
1914 yılında yaşanılan zor günlerin ve Türk’lerin kahramanlıklarının anlatıldığı bu filmde, Özge Özberk, Cansel Elçin, Burak Sergen, Emin Olcay, Demir Karahan, Alican Yılmaz, gibi yakından tanıdığımız isimler yer alıyor. 120 Kahraman Türk çocuğunun, nasıl kahramanca mücadele verdiğini, en güzel şekilde anlatıyor.
1914 yılının Haziran ayı
Balkan harbinden yeni çıktığımız zamanlar. Büyük toprak kayıpları yaşanmış ve milyonlarca insanımız perişan hale düşmüştür. Artık zaman üzerimizdeki kara bulutları atıp, feraha kavuşma zamanıdır. Tüm ülke bunun için çalışmakta ve herkes artık, savaşın yerini barışa bırakmasını istemektedir.
İşte o günlerde, henüz hayatının baharındaki Münire (Özge Özberk), lise müdürü olan babası Cemal öğretmen (Emin Olcay), kendisinden birkaç yaş küçük olan iki erkek kardeşi Mehmet ve Mustafa’dan oluşan ailesiyle Van’da mesut ve mütevazı bir hayat yaşamaktadır. Bir yandan da, nişanlısı Süleyman Teğmen (Cansel Elçin) ile evlilik planları yapmaktadır.
1.Dünya savaşı
Fakat bu mutluluk çok sürmez. Çünkü 1914 yılının Ağustos ayında, 1.Dünya savaşı patlak verir. Ülkemizde seferberlik ilan edilir ve bütün aileler, varını yoğunu Türk askerinin emrine sunar ve çocuklarını orduya gönderir.
Harry Potter Beyaz Perdeye Elveda Dedi
2001 yılında ilk defa seyirciye merhaba diyen Harry Potter serisi, tam 11 yıl sonra yine beyazperde de seyirciye elveda diyor. Son kitabı 2007 yılında çıkan ve o günden beri beklenen muhteşem finalin nasıl olduğunu elbette herkes gibi okurlarıda bekliyordu.
Öncelikle kitabı okuyan biri olduğumu belirtiyim. Çünkü bazı yerlerde kitaba dayanarak yorumlarda bulunucam. İzleyenlerin de bileceği gibi “Ölüm Yadigarlari: Part 1” Voldemort’un mürver asayı Dumbledor’un mezarından çalması ile bitmişti. Yeni filmimiz de işte tam buradan başlıyor.
Film, Part 1 gibi kitaba sadık kalmış görünüyor. İzlerken seyirciyi sıkmıyor ( en azından seyirci final duygusuyla bu sıkılmayı yaşamıyor). Kitapta bazı sahneler vardı ki filmde de okuyucular bunları görmeyi umut ediyordu. Öylede oldu. Snape’in çocukluğu ve Lily Potter ile olan geçmişi küçük anektotlarla da olsa bizlere gösterildi. Buna oranla ise, kitapta olup filmde göremediğimiz ve keşke olsaydı dediğimiz sahnelerde yok değil. Buna en güzel örnek Lupin ve Tonks’un ölümleri ve Sentorların (At adamların) savaşa dahil olma sahneleri…
David Yates seriye çok açık dille bambaşka bir kalite getirmişti. Bunu son 2 filmde gözler önüne serdi. “Ölüm Yadigarları: Part 2” de de bu kalitesini sürdürmeye devam etmiş. Fakat gözlerden kaçmayacak bi unsur var.